Resepsiyondaki kızlarla aramdaki ilişki sadece 'merhaba JC bey' ve 'lütfen bana JC deyin' repliklerine sahip, cep telefonu ile çekilmiş kısanın da ötesinde bir film olduğu için burada geçirdiğim 16ncı saniye bir anda dikkatlerini çekiyor.
- Bir sorun mu var JC bey? Diye soruyor kumral olanı. Esmer olan diğer kız o sırada kafasını kaldırıp benim 'geçip gitmediğimi' fark ediyor. Şu anda iki seyircisi olan bir televizyon şovuyum.
- Lütfen JC deyin bana. (Ya da 'lütfen bana JC deyin' dedim. Hangisi hatırlamıyorum.)
Ofislerde renkli koltuk modası ne zaman başladı bilmiyorum ama fıstık yeşili koltuklar, üzerinden gelip geçen herkes sümüğünü koltuğun bir tarafına yapıştırıp gitmiş gibi görünüyor.
- Bir müddet burada oturmak istiyorum. Hem sizleri de yakından tanımış olurum.
Hoşlarına gidiyor. Demek ki buradan her gün 'acelesi olan adam' pozum ile geçiyorum. Aksi taktirde bir tanesi bana kıl oluyor, ötekisi de bayılıyor olurdu. Şu anda ikisi de yan yana oturmuş, ilk bölümü biraz önce başlamış yeni bir diziyi seyreden iki tv seyircisi kadar nötr duygularla beni izliyor.
Sehpadaki dergilerden bir tanesini elime alıyorum. Tarihine bakıyorum. 'Sonunda bu da oldu: İnsanoğlu aya da çıktı sayın okurlar!' kapaklı dergiler olmadıklarına şükrediyorum. En fazla 'Google Earth beta versiyonuyla yayında' falan gibi haberler olabilir bunların içinde.
- Buraya sadece eski dergileri mi koyuyorlar? Diye soruyorum.
Esmer olan 'Yenilerini biz okuyoruz' diyor, ukala bir tavırla. Demek ki şanslı tipimiz, esmer olan.
Fair enough. Güzel. Demek ki sadece chat odalarında muhabbet ederek veya aptal haber bloglarında yorumlar yaparak geçirmiyorlar günlerini. Aa okey oynama ihtimalleri de var. Bana ne canım. Boyalı BB düşünsün bunları. Performans artırmak onun görevi. Ben sadece zihinsel performansı artırabilirim. Neyse.
Fair enough. Güzel. Demek ki sadece chat odalarında muhabbet ederek veya aptal haber bloglarında yorumlar yaparak geçirmiyorlar günlerini. Aa okey oynama ihtimalleri de var. Bana ne canım. Boyalı BB düşünsün bunları. Performans artırmak onun görevi. Ben sadece zihinsel performansı artırabilirim. Neyse.
Oturuyorum ama gözüm asansörde. Mesai bitiş saati diye bir şey var bu ajansta da ve saat 18'i vurduğu zaman asansörde bir hareketlenme gözleniyor. CD'nin asistanının erken çıkabileceğini sanmıyorum zira CD hergelesi karısı tarafından terk edildiği için pek eve gitme derdinde değil ve dışarıda da çok fazla arkadaşı olmadığı için 'en iyi dostunun mesleği' olduğunu zannediyor ve ofisi gece geç saatlerde terk ediyor. Böylece asistanından sonra çıktığı gibi, Büyük Patron tarafında 'çalışkan adam' imajı vermiş oluyor. Fair enough. [Bu laf da nereden dolandı dilime.]
Asansörün açıldığı kapıdan ilk olarak atölyedeki tipler boşalıyor. Karşılarında beni görünce okul müdürünü görmüş öğrenciye dönüyorlar. Susarak yanımdan geçiyorlar. Atölyedeki tiplere neden bu kadar kıl olduğumu düşünüyorum ben o sırada. Photoshop kullanmalarına rağmen kendilerini birer 'ressam' zannettikleri için olabilir mi? Tamam, ben de kelime işlemci programları kullanıyorum ama kendime Hemingway havası verdiğimi düşünmüyorum. Zaten ben bir yazar değilim. Merhaba benim adım JC. Öteki asansör kapısı açılana kadar geçen vakti hatırlamıyorum. Karşımda bir anda Boyalı BB beliriyor. Yine beyazlar içinde.
- JC'ciğim seni burada görmek ne hoş. Diyor bana. Bayılıyorum bu kadının iyimserliğine. 'Beni mi bekliyordun yoksa burada? Odana baktım halbuki, mükemmel asistanın az önce çıktığını söyledi.'
Askere alındığı ilk gün komutanı ile konuşmak durumunda kalan asker gibi bağıra bağıra:
- Neden seni bekliyor olayım ki BB? Diyorum.
- Masaja gidecektik ya JC'ciğim. Diyor o kibar sesi ile.
İşbitiricilik mesleğinin en zor yanı budur. Bir asistanınız bile olsa bir sürü şeyi unutabilirsiniz çünkü asistanınızdan bile habersiz bir sürü şey ile uğraşıyor olursunuz. Bu masaj mevzusundan Mükcüğüme bahsetmedim zira aklına abuk sabuk fikirlerin gelmesinden çekiniyorum. Bu unutkanlık suçunun bir kısmını mesleğime atıyorum, bir diğer kısmını ise Artvin'de askerlik görevini yapmakta olan arkadaşım eşşeke atıyorum. İşbitiriciliğin güzel yanlarına gelirsek, çok dar bir manevra alanı olmasına rağmen hızlı bir şekilde dönüş yapmaya imkan tanır.
- Elbette BB'ciğim. Ben de burada mükemmel asistanımın eşyaları getirmesini bekliyorum. [Bu cümleyi kurmak, bu manevrayı yapmak için, hiçbir şekilde işbitirici olmanız gerekmiyor. Hayatınızda birkaç tane balık yemiş olmanız yeterli.]
Hızlı bir manevra daha geliyor aklıma ve şaşkın şaşkın ayakta dikilen BB'nin elini tutup onu sümük yapıştırılmış gibi duran koltuklardan birine oturtuyorum.
- Hiç burada on beş saniyeden fazla vakit geçirmiş miydin BB'ciğim? Diye soruyorum.
Hipnoz seansına başlamış meraklı bir izleyici gibi etrafına bakınmaya başlıyor. 'Pozitif enerji, pozitif enerji' diye mırıldanıyor olsa gerek içinden çünkü o açık renk rujlu dudakları kıpır kıpır oynuyor. Saçlarını kulağının arkasına itip, beyaz eteğinden sıyrılıp da bir tarafları görünmesin diye oturuşuna dikkat ederek dizlerini birleştirip yan tarafına çekiyor bacaklarını.
- Haklısın JC'ciğim. Bazen hayatta böyle farkına varmadan geçip gittiğimiz çok şey oluyor.
Kendimi sahneye izleyicilerini davet ederek hipnotize edip, orasına burasına bir şeyler batıran, kafasında tuhaf bir kavuk olan adamlar gibi hissediyorum. Kilolu değilim, top sakaldan nefret ederim, kafama öyle sihirbaz kavukları takmam, kimseyi hipnotize edip orasına burasına bir şey batırmam ama nedense bu hisse kapılıyorum. Suçlusu BB olsa gerek. Babası tarafından, çok istediği için müzeye getirilmiş küçük bir kız çocuğu gibi meraklı bakışlarla etrafa bakıyorken BB, çaktırmadan resepsiyonda bu gösteriyi izleyen iki kıza bakıyorum. Kargocu ve kuryecilerden başka kişiler ile çok nadir karşılaşan bu iki kız, şovu yakalamışken kanal değiştirmiyorlar tabii. Açılan asansör kapısı bile BB'nin dikkatini dağıtmıyor. İnenlere bakıyorum hemen. Bacağı olmayan bir kadın iniyor mu diye öncelikle aşağıdan başlıyorum scan etmeye.
- Gördüm JC. Bacaklarıma baktın! Diye bir kadın sesi yükseliyor asansör tarafından. Lanetler olsun. Bu ses AG'nin gıcık eden, telefon operatörü sesine benziyor. Asansörden inen diğer hırbolar da dönüp 'bu adam bakıyorsa, bir şey vardır' diyerek hem AG'nin bacaklarına bakıyor,hem de 'sapık' olarak belledikleri kişi olan 'BEN'e bakıyorlar. Bu rezalet ile yaşayamayacağıma karar veriyor herhalde bünyem ve sırtıma bir ağrı saplanıyor. Yere yığılıyorum. Boyalı BB hemen yerinden kalkıp yanıma koşuyor. AG benim düştüğümü gördüğü için mutlu bir şekilde yanıma geliyor. Kollarıma hükmedemediğim için BB'ye bağırıyorum:
- BB, yalvarırım gözlerimi kapa. Ellerini gözlerimin üzerine koy!
BB, resepsiyondaki kızlara dönüp yardım çağırmaları için bakarken, AG kaltağı yanıma doğru geliyor ve... Ah, bunu yazamayacağım. O günden beri kafamdan bu imajı silmeye çalışıyorum. Size şu kadarını söyleyeyim. O kaltak o gün pileli ve kısacık bir etek giymişti ve bana eziyet etmek için bunu yaptı. Evet, yaptı! Yanıma gelip, hiçbir şekilde yere çömelmedi. BB gözlerimi kapatana kadar karşımda duran görüntü. Lanet olsun. Aşağılıksın sen AG. O lanet kahkahası hâlâ kulağımda çınlıyor. Lanet olasıca!
Masaj salonuna gitmeden önce hastanede küçük bir müdahale geçirdim. Sanırım yorgunluktan ve stresten kaynaklanan bir şeymiş. Masajın iyi geleceğini söyleyen doktor sayesinde hastaneden çıkıp BB ile birlikte bahsettiği SPA'ya gittik. O çekik gözlü kızın yaptığı masaj çok iyi geldi. Ve ben bu satırları ancak o masaj sayesinde yazabildim.
Evet, biliyorum. Yine CD'nin asistanının bacakları olup olmadığını öğrenemedim. Bu görevi Mük'e vereyim bari ben. Ha bir de, yarın evde olacağım. Bir günlük dinlenme sanırım bana iyi gelecek.
Evet, biliyorum. Yine CD'nin asistanının bacakları olup olmadığını öğrenemedim. Bu görevi Mük'e vereyim bari ben. Ha bir de, yarın evde olacağım. Bir günlük dinlenme sanırım bana iyi gelecek.
Seni seviyorum Joanne. Bu iğrenç kadınların ve adamların olduğu dünyada, senin varlığın ile ayakta duruyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder