8 Ocak 2009 Perşembe

Kayıt yapıyoruz

AJ'lerin grubunun kiraladığı garajdayız. Sanayi sitesinin ortasındaki bu garaj, akşamları prova yapmaları için tutulduğundan, gece geç saatlerde iyice ıssız bir yere dönüşüyor. Hiç beklemediğiniz bir anda karşınızda CJ'i görürseniz çığlık çığlığa kaçmanız olası. Uyarmadı demeyin sonra.

Uzun sürdü AJ'i Iron Maiden çalmaya ikna etmem ama sonunda başardım. Bu gece oturup Afraid To Shoot Strangers'ı çalacağız ve kaydedeceğiz. Daha doğrusu vokallerde ve gitarda AJ olacak, ben davulda olacağım, kime bası vereceklerini bilmiyorum. [Hahaha, bu klasik esprileri bir de benim ağzımdan duyun istedim.] 

Tüm gün evde olduğum için bol bol pratik yapma imkanı buldum. Groupie'm olarak da Mükemmel asistanımı getirdim yanımda. Bu kadar özentilik bana bile fazla gibi geliyor ama Mükemmelimin yine yalın ayak gezdiğini fark etmem, dikkatimi başka yerlere çekiyor. Mesela şu anda kapıdan içeri girmekte olan CJ kılıklısı. Suratına en pis sırıtışını yerleştirmiş. Muhtemelen AG'den bir gün önce neler olduğunu dinlemiş olsa gerek. 

- Dostum geçmiş olsun. Diyor bana.
- Dostum mu? Nesin sen? Dublajlı bir zenci mi? Diyorum.

Pis sırıtışını hiç bozmadan diğer çocukların yanına gidiyor. White Men Can't Jump tripleriyle dolanıyor ortalıkta. Ve gözü Mükemmel asistanıma kayıyor. Tam bizim karşımıza oturup gözleriyle Mükemmel asistanımın ayaklarını incelemeye başlıyor. Arrgghh. Bir de hiç utanmadan Mük'e göz kırpıyor. Ööö tiksintim zirve noktasına kayıyor. Tek avuntum, Mük'ün bu dümbüğün ne mal olduğunu biliyor olması. Zaten o yüzden ona 'mük' diyorum. Çok güzel bir şekilde göğsünde yumuşatıp, çöpe atmayı biliyor bu 'yılışık komplimanı'.
- Harikasın groupie'm. Diyorum Mükcüğüme.

AJ gitarını eline alıp, Slash edasıyla salonun ortasına geliyor. Ağzındaki sarma sigarayı yanındaki kızlardan birine verip 'hadi başlayalım' diyor. Bagetimi elime alıp davulun başına geçiyorum Lars Ulrich edasıyla. Peki tahmin edin, kime bası veriyorlar? CJ kılıklısına! Bir anda Liam Gallagher edasına bürünüp davulun başından kalkıyorum.
- Bak AJ, bası verme esprisi okey ama bunu yapmayalım istersen. Diyorum.
AJ gülümseyerek CJ'e dönüyor ve:
- CJ, Jason Newstedt dururken sana bası vereceğimizi düşünmüyordun herhalde değil mi? Diyor ve salonda bir kahkaha kopuyor. 
- Dostuuum. Diyor CJ puştu, bozuk bir halde. Jason Newstedt kimmiş?

Groupie'lerin arasından daha önce bir kere gördüğüm dev bir adam kalkıyor ve salonun ortasına doğru geliyor. CJ'in elindeki bass'ın jack'larını söküp, yerde duran kendi bass gitarına takıyor. 
- Hadi kış kış.

AJ'in eski ajansından arkadaşı olan bu çocuğa karşı sempatim gelişiyor bir anda. İnsanoğlu böyle bir yaratık işte diyorum kendi kendime. Daha önceden hiç muhabbetim olmayan bir adam gelip gecemi kurtarıyor. İsterse dünyanın en kötü basçısı olsun, umrumda değil.
Zaten kötü basçı diye bir şey yoktur, kötü gruplar vardır. Biz de iyi bir grup olabileceğimizi ispat edeceğiz birazdan.

Gözüm Mük'e kayıyor o sırada. Kanepelerden bir tanesinin kenarına ilişmiş, yanındaki kız ile bir şeyler fısıldıyorlar birbirine. Tam benim baktığım sırada kafasını bana çevirip bakıyor ve baş parmağını kaldırıp 'wooo hooo' diye bağırıyor. AJ, kaydı yapacak olan ses mühendisi arkadaşına dönüp kafasını sallıyor, grubun diğer elemanları da yerini alıyor ve şarkı başlıyor.

[Stereo olmasa da buradan [yeni pencerede açılır] dinleyebilirsiniz - bizimkini paylaşamam. Ya da aşağıdaki videodan seyredebilirsiniz.]
AJ gitar solosuna girene kadar salondakiler huşu içinde dinliyor. Gitar solosunun başlaması ile ben de coşuyorum veee.

Güzel bir gece oluyor. Son davul darbesini de vurduktan sonra alkışları kabul ediyoruz. AJ de bize dönüp, grup arkadaşlarını alkışlıyor. Yerime dönünce Mükcüğüm bana sarılıyor.
- Harikaydı. Böyle iyi davul çaldığını bilmiyordum. Diyor.
- Daha bilmediğin çok şey olabilir bebek. Diyorum Mick Jagger edasıyla.
Bana telefonumu uzatıyor. SMS'i görüyorum: 
'Telefonun tek hoparlöründen dinlediğim kadarıyla bile oldukça güzeldi. Mükcüğüme teşekkürlerimi ilet. Eve geldim. Kahveyi koymak üzereyim. Z3 ne kadar sürede seni buraya getirir?'

Minnet dolu bakışlarla Mük'e bakıyorum. Neyi kastettiğimi anlıyor ve 'bir şey değil patroncuğum' bakışları ile o da gülümsüyor bana. 
- Çıplak ayaklı kontes benimle gelecek mi burada mı kalıyor? Diye soruyorum Mük'e.
Yerden ayakkabılarını alıp, AJ'e el sallayıp, diğer groupie kızlara öpücük gönderip benimle birlikte salonu terk ediyor. Yalın ayak. Kapıda bekleyen Bond arabasının direksiyonuna geçerken kendimi her seferinden farklı olarak bir rock yıldızı gibi hissediyorum. 
- Konser biter bitmez olay yerini terk ederek tam bir rock yıldızı olduğunu ifade ediyorsun JC. Diyor bana. Bu kız, aklımdan geçenleri iyi okuyor. 
- Kız arkadaşının evi nerede? Diye soruyorum gülümseyerek.
- Just drive. Diyor bana yorgun bir şekilde arkasına yaslanırken. 
'Umarım eve ulaşınca ayaklarını yıkıyordur' diye geçiriyorum içimden. Evinin oralardaki çiçekçinin önünde inmek istiyor. İner inmez bana bir adet kırmızı gül alıp uzatıyor. Öpücüğünü gönderip kapıyı kapatmadan önce:
- Joanne kırmızı gül seviyor. Diyor. Sonra ekliyor 'bu akşam benim evdeyiz, thanks for the ride'.
- Sevgilerimi ilet. Diyorum ve sürüyorum bu sefer James Bond edasıyla.

Kapıyı Joanne açıyor. Ona sarıldığımda, o sapsarı saçlarını koklarken, arkamda birbirine kavuşmuş ellerinin arasına koyuyorum kırmızı gülü. Uzaktan bakıldığında, silüetim kıçında kırmızı bir gül olan canavar gibi görünüyor ama umrumda bile değil. Hayatım mükemmelliklerle dolu.
- Perşembeyi iple çekiyordun ama o ipi, kırmızı bir güle çeviren sihirbazımmışsın meğersem. Diyor tatlı gülümsemesi ile. 

Kapatıyorum artık. Gidin.

Hiç yorum yok: