12 Ocak 2009 Pazartesi

Anahtar Kelime: Eğitim

Püf, ne gündü ama!

Cuma akşamı 'serinlemeye' geldim eve. 'Dışarıda hava zaten soğuk' diyorsunuz tabii ki, 'ne demek serinlemek?' Siz de aynısını hissetmiyor musunuz? Gün boyu plazanızda, ofisinizde en soğuk kış günlerinde bile makineyi 'çalıştırmaktan' neredeyse 'yakma' kıvamına getirdiğinizi ve ancak evinize ulaştığınızda makinenin serinlediğini? Anladınız siz.

Bugün odamda oturmuş HH işlerini nasıl toparlarız diye düşünürken, bir yandan porn tetris oynayarak, telefonda hiç tanımadığım kişilerle konuşarak, bir yandan da Mükemmel Asistanımın yanına gelmek için dakika başı bir bahane uyduran CJ kılıklısının Mük'e ne demeye geldiğini merak ederek, tam karşımda sessizce oturup beni izleyen Boogie'nin neler düşündüğünü tahmin etmeye çalışarak, AG'nin gepgeniş koridorda neden benim bölmemin bulunduğu pencereye kıçını sürterek geçip durduğunu merak ederek, Büyük Patron'un 'JC, oğlum gelip bunu görmelisin' deyip durduğu, bitmek tükenmek bilmeyen telefonlarına 'geliyorum Patroş' deyip suratına kapatırken... Bu satırları yazarken ne kadar çok işi bir arada yaptığımı fark ederken... Neyse işte, yukarıdaki işleri yapıp vakit geçirirken... Makineyi serinleteyim derken ne yaptığımı unuturken...

Off. 

On.

Kendimi çok hızlı bir şekilde reset'leyebiliyorum sanırım. Ne diyordum? Aaa reset'lediğim için unuttum tabii. Hiç önemli değil ve hatta çok güzel. 
Harika bir Cuma akşamı. Birazdan çıkıp Madam De Le Patronaj'ın davetine gideceğim. Bana iPhone'undan koordinatlarını vermişti. O noktada beni bekliyor olacakmış. Tam o sırada telefon çalıyor:
- JC?
- Mük?
- Neredesin?
- Sen?
- Sence?
- Partide?
- Nerede?
- Partide?
- Parti nerede?
- Dağa mı kaçtı?

Şirin bir kahkaha atıp telefonu kapatıyor. Anlamsız bir telefon konuşması gibi mi geldi size? Gibinizi yiyeyim sizin! Ben hayatımda sizin bu anlamsız bulduğunuz telefon konuşmalarından başka konuşmalar yaşamıyorum. Joanne hariç. Onunla normalim. Bu blogda beni neden Joanne'le birlikte görmediğinizi sanıyorsunuz? Okur olarak sizi biraz daha eğitmem lazım sanırım. Normallikten hikaye çıkmaz. Bu kuralı sıradan salak reklam yazarları bile biliyor ki 'anormalmiş gibi' davranıp duruyorlar. (Gerçi bu basit şeyi bile bilmeyenlerine de rastlanıyor piyasada.)

Az önce anahtar kelimeyi söyledim aslında ben: Eğitim. Şu 'eğitim' kelimesinin geçtiği her yerden kaçıyorum ben. O yüzden şimdi buradan da kaçmam lazım.
Odama gidip üstüme akşam kıyafetlerimi giyiyorum. 'Akşam kostümü' deyince Elvis Presley kıyafetleri gibi şeyler beklemeyin benden. İnsan içinde gezerken fark edilmemeyi tercih ederim. O yüzden mayomu sadece plajda giyerim.  

Eğitim demiştim. Ajansların 'müşterilerini eğitmesi', reklamverenlerin 'ajanslarını eğitmesi' gibi karmaşaları yaşamış ve halen yaşamaya devam eden bünyem artık bu kelimeyi kaldırmıyor. Çok fazla laga luga var. Rabarbanın sesi fazla açık. Mıgırcalar havada uçuşuyor. Şu hayatı bize PDF olarak verseler keşke. Plazaya kapanmış, bir metreküp güneş görmediğim halde nerede bronzlaşıyorum ki ben? Evet. Farkına vardınız. Aynadan kendime bakıyorum şu anda. Telefon çalana kadar:
- JC?
- BB! Bu ne hoş sürpriz.
- İyi misin diye sormak için aramıştım.
- İyiyim BB'ciğim, iyiyim. Gayet iyiyim. Hatta şimdi dışarı çıkmak üzereyim.
- Yoksa benim yanıma mı geliyorsun?
- Evet. Nereden bildin?
- Hissettim bunu.
- Neredesin peki?
- Sana birazdan iPhone'dan koordinatlarımı ileteceğim.
- Deja vu.
- Harika. Görüşmek üzere. Lütfen beyaz giyin.
Küt. Telefon kapanır. Ben odama gider üzerimdeki her şeyi çıkartıp beyazlarımı giyerim. Neden beyaz giyinmem gerektiğini hiç merak etmez miyim. Etmem. Demek ki pozitifler toplantısı var. Madam De Le Patronaj'ın partisine gitmeden önce biraz pozitif enerji yükleneyim. Aslında bu akşamı karaoke gecesi olarak ilan edip vahşi bir şekilde 'Main Offender' söyleyesim vardı ama sanırım BB'nin beyaz giymiş insanlar partisinde 'siyah iç çamaşır giymiş' insanları yakalamaya çalışarak birazcık daha az eğlenceli, ama yine de eğlenceli birkaç saat geçirip, esneyip 'aaa yarın erken kalkmam lazım BB'ciğim' deyip kaçabilirim.

Joanne'i arıyorum. Gençliklerini 60'lı yıllarda yaşayıp bitirmiş, şu anda en büyük eğlenceleri dört kişilik klasik müzik orkestrası dinleyerek, ahşap zeminli- yüksek tavanlı ev partilerinde onun/bunun torununun hangi üniversiteyi bitirip, kiminle nişanlandığının anlatıldığı, en büyük heyecanın içeride çalan bir telefon olduğunda 'acaba kimin aradığı'nın merak edildiği sıkıcı bir ev partisinde 'akrabalarla geçirilen vakit' hanesine yazılan bir yerde olduğunu öğreniyorum. Gecenin ilerleyen saatlerinde, benim evimde buluşmak üzere sözleşiyoruz. Bu geceki programımı dört kontörle özetlediğimde, hayatımdaki bunca aksiyona imrendiğini söylüyor, ben de onun hayatındaki 'aksiyonsuzluğa' imrendiğimi söylüyorum. Biz bu yüzden birbirimize yakışıyoruz sanırım. Neden 'yakışıyoruz' dedim ki. Pis bir reklamcı olduğum için mi? Belki de öyledir.

Haydi ben Cuma gecesine başlıyorum. Siz de artık bunları okumayı bırakıp, çevrenizde 'iletişim' kuracağınız insanlar arayın ya da iletişim kurmak istemiyorsanız yatın zıbarın. Cumartesi sabahı erken kalkar ve güne 4-0 galip başlarsınız en azından.

Hiç yorum yok: