1. BB'yle buluşma. 'Öğrencilerim' dediği bir yığın kızlı/oğlanlı velet grubu ile 'high school re-union' havasında geçen bir parti. Sıradan bir high school re-union'dan farkı da şuydu ki, içerideki tüm bireyler halen üniversite öğrencileri veya yüksek lisans almak üzere olan 'Profesyonelliğe Aday Oyuncu' tadında idi. Yani en 'yaşlıları' Boyalı BB'ciğim ve bendik. Doğal olarak birbirimize yakıştırılarak gece boyunca 'romantik şarkılarla' dans etmek zorunda bırakıldık. 'Aaa yeter artık' diye bağırıp DJ kabinini ele geçirmemi sağlayan şarkı ne yazık ki Bryan Adams'tandı: Do i have to say the words, deyince Bryan'cığım DJ kabinine gidip oradaki oğlanla kızı dışarı fırlattım ve Marilyn Manson'ları yerleştirdim çocukların bünyesine. BB'ciğim biraz şok oldu ama olsun. Çocukların gazı ile yine hakkımda iyi düşüncelere sahip olmaya devam etti. Ben çıkarken 'Cutting Crew' çaldığına inanamıyorum hâlâ: Aaayyy, ay cıst dayd in yor aaarmmzzz tunaaayyt. Aaah ah!
- JC, yarınki kişisel gelişim kahvaltımıza gelir misin? Brunch.
- Tabii ki gelirim BB. iPhone ile koordinatları yollayın bana. Yalnız brunch sırasında müzik olarak Richard Clayderman çalarsa hepinizi döverim.
BB'ciğime takılacak daha olgun insanlar bulmak lazım sanırım. Bu konuya el atmayı kafamın bir köşesine yazarak, BB'ciğime 'acele bir işim olduğunu' söyleyerek, gece ödevi olarak gördüğüm öteki maddeye geçtim. (Patronu hoş tutmak gerektiği gibi, asistanını da hoş tutmayı ne zamandır görev olarak görüyorum, bilmiyorum ama hiç 'yorucu' gelmiyor. Demek ki bu benim için bir 'iş' değil. Harika.)
2. Madam De Le Patronaj ile buluşma. Kız arkadaşlarıyla tanışma. Onları eğlendirme ve alkolün parti katılımcısı kızları zirveye çıkarttığı vakitte gecenin başından beri sarhoş olup yere yığılmamak için 'vişne suyu' içtiğimi kimselere fark ettirmeden olay yerinden kaçmaca. [O kadar kız, ağzımın dibine kadar girmesine rağmen 'koku olmadığını' fark etmedi ya! Harika!]. En son içeridekileri GGW durumuna getirmiştim galiba -GGW'yi kendisine model ismi olarak seçen markaları da tebrik etmek lazım. Büyük cesaret!- Neyse, ben orayı terk ederken en azından yastık savaşı(!) başlamıştı.
3. 'Ne kadar baştan çıkarıcı biriyim ya da insanlar baştan çıkmaya ne kadar çok müsait demek ki' diye bir ikilemle birlikte evin yolunu tuttum. Yolda giderken AJ'i arayıp 'HH'le görüşmeye gittiğimiz gün, anlamadığımız bir şekilde, bir yerlerden uçarak gelip arabanın ön camına yapışan prezervatifin halen arabamın ön camında durduğunu' sesli mesaj olarak bıraktıktan sonra kapımın önünde Joanne'nin arabası ile karşılaşacağımı düşünerek büyük bir zevk ile köşeyi dönüyorummmmmm.
!!!
Kapımın önü boş. Büyük bir hayal kırıklığı ile arabayı yerine park ediyorum. İnip etrafa bakıyorum. Ön cama yapışmış, salyalarını akıtıp duran, bir sci-fi film karakterini andıran yaratığa benzeyen bu prezervatif ile göz göze geliyorum. AJ ile gün boyu bunun nasıl havada uçup, yoldan geçmekte olan bir aracın ön camına yapıştığına dair 'senaryolar' yazdığımız için artık yeni bir senaryo üretecek gücümün kalmadığını fark ediyorum.
Kapımın önü boş. Büyük bir hayal kırıklığı ile arabayı yerine park ediyorum. İnip etrafa bakıyorum. Ön cama yapışmış, salyalarını akıtıp duran, bir sci-fi film karakterini andıran yaratığa benzeyen bu prezervatif ile göz göze geliyorum. AJ ile gün boyu bunun nasıl havada uçup, yoldan geçmekte olan bir aracın ön camına yapıştığına dair 'senaryolar' yazdığımız için artık yeni bir senaryo üretecek gücümün kalmadığını fark ediyorum.
Kapıma doğru geldiğim sırada arkamda bir farın varlığını hissediyorum. Heyecanla dönüp bakıyorum. Sokaktan geçip gitmekte olan sıradan bir araç. (Bu Audi'ye 'sıradan bir araç' dediğim için fanatikleri ve 'harika bir kampanya hazırladık oğlum' diye anlatan Tursi'nin bana kıl olacağını biliyorum. Yine de sıradan bir araç. Tınn.)
Eve girdiğimde içeride müziği açık buluyorum. Hemen akabinde, müziği açık bıraktığımı da hatırlamadığımı fark ediyorum. 'JC FM'dir' diyorum kendi kendime. 'En iyi müzik' gibi sıradan -ve aptal- bir sloganı dünyada en iyi şekliyle uygulayan müzik kanalımdan bahsetmiş miydim size? Diğer radyoların aksine bu radyoda çoğunlukla müzik çalmıyor, günün büyük bir kısmında - yüzde 70 gibi bir oranla- 'sessizlik' dinliyorsunuz. Sesini çok fazla açmanızı tavsiye etmem zira hiç beklemediğiniz bir anda radyomda DJ'lik yetkisi verdiğim insan evlatlarından bir tanesi, 'en iyi müzik' olarak belirlediği bir şarkı için 'play' düğmesine basabilir ve gürültülü bir şekilde 'en iyi müzik' çalmaya başlayabilir. Uyarmadı demeyin sonra.
Salona doğru geçerken Nine Below Zero'nun Another Kinda Love'ı çalıyor. Geceye uygun bir şarkı. Salona ulaştığımda Joanne'i televizyonun karşısındaki ikili koltukta bacaklarını uzatmış otururken görünce şarkının 'blues' havası bir anda rock'n'roll moduna geçiyor zihnimde.
Tabi ya, insanlar bazen gidecekleri yere ulaşmak için taksi denilen şeyi kullanıyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder