16 Nisan 2009 Perşembe

şu meseleye bir açıklık getirelim

Önemli bir ödül gecesi sandığım zımbırtının boktan bir organizasyonun ödülü olduğunu öğrenince gitmekten vazgeçtim. Bu ödül manyağı insanlar için hiçbir ödül gecesinin nasıl olduğu fark etmiyor tabii ki. Halbuki klasıma yakıştıramadığım ödül törenlerinden zevk almıyorum. Hoşuma giden ödül törenlerini bir düşüneyim, o sırada siz diğer paragraftaki düşüncelerimi yakalayın bakalım.

Ajanstan çıktıktan sonra kendimi Starbucks'a atmaya karar veriyorum. Mük, çaktırmadan beni takip ettiğini zannediyor ama vitrin camlarındaki yansımalardan insanlara bakmayı çok sevdiğimi ve bu sayede varlığını fark edeceğimi hiç düşünmüyor. Görmezden gelerek Starbucks'a doğru ilerliyorum.

- Merhaba JC. Diyor kasadaki kız. 'Ne alırsın?'
- Bana bir mocha, arkamdan gelecek kişiye de bir adet mok. Diyorum.

Mük ile gözgöze gelmemiz de o sırada oluyor. Kafamı başka yere çevirip içerideki insanlara bakıyorum. 'Issız adam' rollerinde bir iki hergele ilişiyor gözüme. Bu heriflerin dikkatinden kaçırdıkları kısım ıssız adamların her yerde ıssız oldukları kısmı fakat bu hergeleler kendilerine bu havayı vermeye bayıldığı gibi tuvalete bile erkek arkadaşları olmadan gidemeyen 'tipler' oluyor nedense. Issız adamlara bok atan kızlar da aslında bu heriflere bayıldıkları için küfrediyorlar. Kısacası bir 'körler sağırlar, ancak birbirine dayar' durumundan bahsediyoruz sevgili okurlarım. Beni güldüren kısım da, üzerine işediğin şeyden kopamamak ve fakat her fırsatta ona lanet okuma kısmı! Ülkenin televizyon izleyici kitlesinin davranış kalıpları ile birebir örtüşüyor yani. Neyse.
Aynı herif 'ibne adam' diye bir film çekerse, emin olun tüm bu tipler yanlarındaki erkeklere bilinçaltlarında aşık olduklarını düşünüp 'toplu ibne olma eylemleri' falan yapacaklar.

Söylemeyi unuttum, değil mi? Acıyarak güldüm, şu anda Mük'üme bakmakta olan bu hergelelere.

Mük'ün gözleri hâlâ üzerimde. Karşımdaki masaya geçiyor ve oradan bana bakıyor. En şirin yüz ifadesini takınarak tabii ki. Cebimden at yarışı ekini çıkartıp, bunun cebime nasıl girdiğini düşünürken bir yandan da bu at yarışının ne menem bir şey olduğunu anlamaya çalışıyorum. Arkamdaki iki 'ıssız' hergeleden birinin, diğerine kurduğu cümleyi duyuyorum:
- Hatuna bak, resmen iş atıyo.

Mük bunu duymuyor tabii ki. Yerinden kalkıp yanıma geliyor:
- JC, şu meseleye bir açıklık getirelim.

Beş dakikalık bir konuşma yapıyoruz aramızda. Mük'ün bu 'yalaka' hallerinin bana çok yapmacık geldiğinden şikayetçi oluyorum. Halledeceğini söylüyor. AG'nin fuck buddy'si olmadığımı söylüyorum. Manyak mısın inanacağımı mı sandın diye soruyor. CJ kılıklısını odanın çevresinde görmek istemediğimi söylüyorum. Bundan sonra ofiste en azından terlikle gezeceğini söylüyor. Şu anda Boney M'den Belfast'ın çalmasını istediğimi söylüyorum. Play'e basarım diyor. Bana bir kedi almasını istiyorum. Ev arkadaşının kedisinin yeni yavruladığını ve o şekerciklerden bir tanesini bana getirebileceğini söylüyor. Ne zamandan beri ev arkadaşına sahip olduğunu soruyorum. Ben bok gibi para alırken, ona tuvalet kağıdı kadar maaş düştüğü için en başından beri bir ev arkadaşı olduğunu söylüyor. Bu sidik yarışını burada keselim mi artık diye soruyorum. Zaten arkamdaki hergeleler birkaç dakika daha bakacak olursa kendisinin kalkıp bu güzel sohbeti böleceğini söylüyor. Harika bir fikir diyorum.

Kalkıyoruz.

Bu arada şu paragrafa gelene kadar düşündüm de; ödül aldığımız ödül gecelerinden bile zevk almıyorum. En kötü reklamların ödüllendirildiği bir ödül gecesi düzenleyen olursa büyük bir zevkle katılacağımı belirtmek istiyorum. Hem yarışmacı olarak, hem de izleyici olarak. Fakat, daha önce dediğim gibi, kategorizasyonu lütfen semtlere göre yapın. Malzeme çok fazla. Altından kalkamazsınız yoksa.

Haydi şimdi karaoke gecesine: Money For Nothing söylemeyi deneyeceğim. Madam De Le Patronaj geçen sefer rujla peçeteye yazıp istekte bulunmuştu.

Hiç yorum yok: