27 Nisan 2009 Pazartesi

pazartesi sendromları: pazendrom

Pazartesileri hayata dönmenin zorluğu, tamamen şehir hayatına bağlı olmamızdan kaynaklanıyor. Başka bir sebebi yok. Kendi kendimizi at gibi koşturup durduğumuz için: Deh oğlum deeh.

Karşımda Aloe Vera’yı görmeyi beklerken, İ Bey dalıyor odama:
- Evlat! Diyor.
- Ooo İ Bey.
- Sana haberlerim var. Ajans kuruyoruz.

Geçmişteki ajans kurma deneyimlerinden kafasının düzeldiğini sanıyordum. Yeni bir ajans kurmak kötü değil ama bunu bırakın da gençler yapsın. Bazen burada her şeyin tersine işlediğini düşünmeye başlıyorum. Kendine örnek olarak aldığın ülkelerde 30’unu geçmişlere ‘eski reklamcı’ deniyor. Burada ise 40’ına geldiysen ‘yetenek vaat eden genç reklamcı’ sıfatını alabiliyorsun. Zaman o kadar da hızlı akmıyor mu yoksa!

İ Bey’in heyecanlı bir şekilde anlattığı maceraları ve çözümleri dinlerken içeriye Aloe Vera giriyor. (Ben yokken) toplantı yapmışız meğerse!
- Hep kaçırıyorum şu toplantıları, diyorum.
- Gerekliyse kaçmaz merak etme, diyor İ Bey.

Bol şans diliyorum İ Bey’e. Gidiyor. Aloe Vera dertli. ‘Nasıl bir yapı var burada,’ diye soruyor ‘yapısızlık var’ diyorum.

Gülmeyin! Sizin kurumsal görüntüsü veren ‘global’ şirketlerinizde de komik şeylerle uğraştığınızı biliyoruz. Dışarıdan ‘mükemmel’ gibi görünen şirketlerin, bazen –veya sıklıkla- Anadolu’daki sıradan bir amatör küme takımından bile beter hallere düştüğünü hepiniz biliyorsunuz. O zaman nedir bu sidik yarışı?
Aloe’nin de bunları önceden çalıştığı yerlerde aştığını sanıyordum.

- Büyük Patron seni bekliyor JC, diyor Madam De Le Patronaj. (Konunun ne olduğuna dair bir fırtlık fikrim yok.)
- Gazeteden geldiler JC, diyor Mük. (Of o konuyu tamamen unuttum. AJ’e paslıyorum.)
- Kapris Makinesi kadın geldi, diyor Debi. (Of o konuyu da tamamen unuttum. Debi’ye paslıyorum.)
- Yabancı ortaklar geliyor, diyor CD. (Offf! Hepiniz bir dakikaya mı sıkıştınız?)
Pazartesi’ye başladık. Tam Büyük Patron’un odasına giderken, bir bakıyorum bizim Beton gelmiş.
- JC. Ofiste görüşmeyelim yahu. Gel dışarı. Diyor.
Ne zaman randevulaştık, ne zaman haberleştik, ne zaman çıktı geldi: Hiç hatırlamıyorum.
- Dur bir dakka oğlum. Burada bekle beni, geliyorum.
Diyerek uzuyorum Büyük Patron’un odasına doğru.

Hiç yorum yok: