17 Nisan 2009 Cuma

'bende yazmak istiyorum' sendromu

Herkes bir şeyleri yazmak istiyor. Reklam senaryoları (kastedilen genellikle sadece televizyon reklamı senaryosu yazmaktır, tüm gün oturup reklam filmi yazmaya çalışıldığı düşünülür nedense), dizi yazmak (şiir yazmak kadar yaygın görülen bir hastalıktır), şiir yazmak (duvara sprey boya ile 'çarşı kendine karşı' yazmaktan bile daha kolaydır!), gazetelerde köşe yazarlığı (en yaygın görülen hastalıklardan bir diğeri), dergi yazarlığı (dergide geçtiği zannedilen dizilerle birlikte yayılan bir hastalık) vödö vidö vede bido...

Bu cümleleri dinlemek zorunda kalanlar, daha çok yazarlardır. AJ'ye ne zaman 'mesleğiniz nedir' diye sorsalar, aldıkları cevaptan sonra sohbeti ilk olarak 'ayy ne güzeel, bende yazmak istiyorum' kıvamına getirirler. Şimdi ilk olarak şuradan başlayalım sevgili 'yazmak isteyenler': ilk öğrenmeniz gereken şey 'BENDE YAZMAK İSTİYORUM' DİYE YAZILMADIĞIDIR, 'BEN DE YAZMAK' İSTİYORUM ŞEKLİNDE YAZILIR! TAMAM MI, KİTAP OKUDUĞU BİLE ŞÜPHELİ İNSAN GÜRUHU?

Yazmak, sex gibidir. Onu sadece istediğini belirtmekle olmaz. Söylemeden direkt olarak yapmaya başlaman gerekir. Elbette bodoslama bir vaziyette karalamaya başlayıp, hiçbir şekilde üzerinde geliştirme yapmazsan ömrünün sonuna kadar diğerlerinin çektiği 'filmlere' bakıp 'eee ne var ki bunda?' diye kendine sorar durursun. Sorgulamak güzeldir ama soruşturma sonrası eline geçen bulguları da değerlendirmen gerekir.
Sadece bu da yetmez, devamlı antrenman yapman gerekir. Hem de götünden ter akana kadar. Aksi taktirde ömrünün sonuna kadar başkalarının yazdıklarını 'izleyip' (buraya dikkat; 'okuyup' demiyorum!) durursun.

Tüm bunları az önce ajansa ziyarete gelen müşterilerle muhabbet ederken tekrar hatırladım, düşündüm ve yazdım. Yeni kurumsal iletişim sorumlularını tanıştırmaya gelmişler bize. Bilin bakalım yeni kurumsal iletişim sorumlusu hatun AJ ile tanıştıktan sonra ilk olarak ne dedi?

Evet, ondan. Hem de bitişik.

Hiç yorum yok: