5 Nisan 2009 Pazar

kürdan

Sabah ajansın olduğu binaya geliyorum. Kapının önünde bir sürü insan toplanmış, ambulanslar, itfaiye, polis arabaları. Arabayı duvara çarptırarak durduruyorum. Hızla binaya doğru koşuyorum. Bir itfaiyeci beni durduyor 'durun, daha ileri gidemezsiniz' diyor, cebimden sigara paketimi çıkartıp FBI badge'i göstermiş gibi yapıp girişe doğru ilerliyorum. İçeriden çıkarılmış 'yaralılar' ve dumandan zarar görmüş (bunların hepsi sigara içiyor halbuki) insanları, avcıların av sonrasında yakaladıkları hayvanları sergilemek için yan yana dizmesi gibi dizdiklerini düşünüp bir polise bağırıyorum: 'Çekin şunları ayağımın altından!' Polis 'sen kim oluyorsun da bana bağırıyorsun' ifadesi ile bana yaklaşmak üzereyken bu sefer kredi kartımı çıkartıp 'FBI!' diyerek gösteriyorum. Adam olduğu yerde duruyor. O sırada kapının girişinde sırtını döndüğü halde duran çıplak bir kız görüyorum. Omzuna dokunup, 'çekilin ben doktorum' diye avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Kız yüzünü bana dönüyor ve bir bakıyorum 'aa dokuzuncu kattaki kız'. Sadece göğüs uçlarına yapıştırılmış bir bant var. 'Akşam yemeğinde ne yedin' diye soruyorum ona. Gözleri hüzünlü bakıyor fakat ona rağmen bana sarılıp dünyanın en ateşli öpücüğünü veriyor: 'Haydi erkeğim, git ve yukarıdakileri kurtar!' diyor bana. 
Üzerimdeki ceketi ve pantolonu çıkarttığımda, altımda lacivert Speedo'mla olduğumu görüyor herkes. Duman bulutuna dalmadan önce omzumun üzerinden geriye bakıyorum, dokuzuncu kattaki kıza. Büyülenmiş bakışları ile bana 'popon muhteşem. Git onları kurtar ve gel. Poponun o kıvrımlarına daha yakından bakmak istiyorum' diyor.
'Elbette' dedikten sonra dumanların arasına dalıp asansöre ulaşıyorum. Enteresandır, asansörler çalışıyor. Bir sigara yakıyorum bizim kata çıkana kadar. Asansör kapıları açılır açılmaz sigarayı atıp, ajansa dalıyorum. Koridorda karşıma ilk çıkan kişi CJ kılıklısı oluyor. Bir yumruk atıyorum tam suratının ortasına. Hacıyatmaz gibi önce devrilip sonra tekrar aynı eksende geri geliyor. Bu sefer bir tekme atıyorum tam kafasına. Aynı hareketi tekrarlayacağını düşünüp, duvardan aldığım yangın söndürücüyü kafasının üzerine ağırlık olarak koyuyorum. Dolayısıyla aynı hareketi yapamıyor. 
Hızla içeriye doğru ilerliyorum. 'Mük' diye bağırıyorum içeride. Madam De Le Patronaj üzerinde leopar desenli bir mayo ile çıkıyor karşıma: 'Bu ne hal' diyorum ona. Hızla belinden yakalayıp omuzlarıma atıyorum onu. Müştem grubunun olduğu yerden bir tamtam sesi geliyor. O tarafa yöneliyorum ve karşımda AG'yi görüyorum. Tamtam çalıyor ve ölüm dansı yapıyor.
- Buraya kadardı AG diyorum ve onu da kurtaracakmış gibi yapıp camdan aşağı atıyorum. Tamtamı ile birlikte aşağıya düşerken oradan geçmekte olan bir uçağa takılıp uzaklaşmaya başlıyor. Uçağın binaya neden bu kadar yakın uçtuğunu anlamak için pencereden eğildiğimde bu sahneyi aşağıdan seyretmekte olan halk kitlesi Madam De Le Patronaj'ın poposunu görünce tezahürat yapmaya başlıyor:
- Hepiniz hastalıklısınız! Diye bağırıyorum aşağıdakilere. Böyle bir durumda bile açıkta bir şey görmeyi umut ediyorlar. Lanet olsun diyerek, CJ'yi de bıraktığım yerden alıp aşağıya atıyorum. CJ'i gören halk kitlesi bir anda dağılıyor. O sırada Mük yanımda beliriyor. 'Haydi JC, atla şu helikoptere' diyor ve Madam De Le Patronaj ile beni kurtarıyor. 
- Önce kadınlar ve çocuklar, diye bağırarak Madam De Le Patronaj'ı atıyorum helikoptere. Şimdi de Büyük Patron'u kurtarmam lazım deyip tam sırtımı dönmüşken aşağıdan Büyük Patron'un 'JC ben buradayım' diye bağırdığını duyuyorum.
- Patron ne işin var aşağıda, diye soruyorum.
- Ben çok zengin olduğum için ilk olarak beni kurtardılar. Diye cevap veriyor.

Kendi kendime bu ne abuk sabuk bir dünya böyle, derken uyanıyorum. O heyecanla:
- Tüh, Boyalı BB'yi kurtarmayı unuttum. Diyorum.
- Kimi kurtarmayı unuttun hayatım? Diye soruyor uykulu bir kadın sesi yanımda.

Yanımda birinin olduğunu unuttuğum için, bu cümleyi duyunca korkuyla ciyaklayarak kendimi yatağın dışına atıyorum. 

Kürdan kullanan kızlardan da nefret ediyorum. Çok kötü bir görüntü!

Hiç yorum yok: