19 Nisan 2009 Pazar

betonite betonite betonite

- Bu işin arkasında çok büyük bir ar-ge çalışması yatıyor...

Diye lafın ortasından dalıyorum sohbete. Filme girer girmez en boktan sahne ile karşılaşmış olan film izleyicisi gibi suratımı ekşitip toplantı masasında bir yer bulmaya çalışıyorum kıçıma. Büyük Patron'un teknoloji firması müşterilerimizden birinin ajanstaki sunumuna beni neden çağırdığını sorgulamayı, çişim geldiğinde bırakmıştım zaten. Işıkları kısılmış odada kimin yanına oturduğumu fark edemememin savunması olarak yazıyorum bunu zira bacağımda dolanan eli hissedip de 'kim bu' diye döndüğümde AG sürtüğüyle karşılaşıyorum. Ufak bir çığlık atmışım ki, anlatan adam duruyor.

- Efendim?
- Yok bir şey siz devam edin. Dedikten sonra AG'nin elini tutup Miranda'nın bacaklarına fırlatıyorum ve yerimden kalkıp başka bir yere oturuyorum.

Kulağımın dibinde 'dostum' kelimesini duyduğum anda bu sefer de CJ kılıklısının yanına oturduğumu fark ederek bir çığlık daha atıyorum. Anlatan adam yine duruyor:
- Duyamadım?
- Yok bir şey, siz devam edin. Dedikten sonra oradan da kalkıp kendimi başka bir yere atıyorum.

O sırada aklıma Beton geliyor: Bizim Fransız prodüktör. Ah ne günlerdi, acaba şimdi nerelerdedir. Bunu sorup öğrenmek için yanımda kim var acaba diye dönüp baktığımda beyazlar içerisindeki Boyalı BB'ciğimi görüyorum. Hiç bozuntuya vermeden:
- Merhaba BB, diyorum fısıltıyla.
- (O doksanların Amerikan iş kadını modeli saçlarını savurup yüzünü bana doğru dönerek) Merhaba JC, diyor fısıltıyla.
- Kaybettiğim şeyi bulamadım bu fısıltı tonunda, diyorum yine fısıltıyla.
- Belki de kaybettiğini düşünen sensindir yalnızca, diyor yine fısıltıyla.

Hı? Bu ne? Şiir mi yazıyoruz? Demişim yüksek sesle:

- Bir şey mi oldu? Diye soruyor yine sunum yapan adam.
- Yok bir şey, siz devam edin. Diyorum.

Masadaki ufak kağıt parçalarından bir tanesini çekip 'Beton nerelerde? Çoktandır görmedim' yazıyorum bir kağıda ve karanlığın içinde Büyük Patron'u arıyorum. Patronu uyurken görünce kağıdı Madam De Le Patronaj'a doğru uzatıyorum. Çapkın gülümsemesi ile alıp okuyor ve yüz ifadesi değişiyor. Kağıda bir şeyler karalayıp bana geri gönderiyor:
- Ben de çok seksi olmuşsun bugün diyeceğini sanıyordum, yazıyor kağıtta.

'Seni gidi seni' gülümsemem ile bu soruyu kime soracağımı düşünürken AJ'nin bakışları ile karşılaşıyorum.
- Ne var? Diye soruyor 'mute' bir şekilde.
- Beton, diyorum 'mute' bir şekilde.
- Ee n'olmuş ona? Diye soruyor yine 'mute' bir şekilde.
- Nerde bu herif? Diye soruyorum yine 'mute' bir şekilde.
- Anlatırım. Diyor sesli bir şekilde.

Sunum yapan adam yine duruyor:
- Efendim? Diye soruyor.
- Yok bir şey, siz devam edin. Diyorum ben.

Herkes ar-ge yapıyor zaten! Araştırma- Geçiştirme çalışmaları bunlar. Türkçeleştirmeden başka ne yaptığınızı anlatın insanlara. Lütfen ona da ar-ge demeyin! Ya da ona ar-ge demeyin lütfen.

Hiç yorum yok: