20 Nisan 2009 Pazartesi

adınız aşk dedikodularına karışmış

Biterim bu lafa. Televizyon muhabirleri üretir böyle salak cümleleri. Onlara da çok kızmamak lazım aslında, eğitim seviyeleri ancak bu kadar cümle üretmeye izin veriyor. Aslında onlar da üretmiyor bu cümleleri. Oradan buradan apartıyorlar. Neyse, bu soruyu soran, kendisini 'gazeteci' sanan gerzeklere şunu sormak isterdim: 'Sadece adım mı karışmış?'

Paparazziler her daim olacak çünkü insanların sıçmaktan bile daha derinlerinde yer alan bir dürtüsünün üzerine inşa edilmiş bir model bu: Kendine güvensizlikten türetilmiş dedikodu hastalığı.

Hazır aklıma gelmişken, şu 'Peep hole' ve 'people' kelime oyunlarına dayanan gazete ilanlarımızın ne alemde olduğunu sorayım AJ'ye. Hikayesini anlatayım size.

Ajanslardan ve ajansların dışından (çok nadir olarak da müşteri tarafından) da bazen iyi fikirler çıkar. Bu duruma genelde kapısında 'kreatif grup' ya da 'yaratıcı grup' yazan odalar kıl olur çünkü bu insanlar bu yetilerin sadece kendilerinde olduklarını düşünmek isterler. Hani sarışınlara aptal muamelesi yapıp da, bir sarışın tarafından, hiç beklenmedik bir anda 'göt edilen' adamlar gibi rezil olduklarını düşünürler. Televizyoncuların ve medya çalışanlarının 'eğitimsizliği' gibi bir özellik de reklam piyasasındaki kreatiflerde vardır ve buna 'eziklik' adı verilir. Bunu pek dışarıda gösteremezler ama zayıf yanlarını sadece kocalarına gösterebilen kadınlar gibi ya da ne kadar güçsüz olduklarını sadece karılarının önünde sergileyen 'kalantordan' adamlar gibi bu adamlar da ajanslardaki kapalı kapılar ardında neredeyse her gün birbirlerine bu ezikliklerini gösterirler.

Ben nereden girdim bu konuya: Hah! Arada bir ben de kendimi bir kreatif grup elemanı gibi hissederek, güzel olduğunu zannettiğim fikirleri kağıda dökerim. Şu 'peep hole' ve 'people' meselesinde olduğu gibi. Aslına bakarsanız reklam harici şeyleri de kağıda döküyorum bazen. Elbette siz günümün her dakikasını göremediğiniz için yaptığım her şeyden haberdar olamıyorsunuz? Hiç mi aklınızdan geçmiyor 'bu adam ne zaman sevişiyor', 'bu adam ne zaman tuvalete gidiyor', 'bu adam ne zaman yemek yiyor' gibisinden düşünceler. Tabii ki her şeyi sizinle paylaşamam.

İşte insanların ürettiği akıl almaz dedikodular ile bezenmiş bir günde - ha evet, benim patrona her akşam gidip verdiğimin de öne sürüldüğü dedikodular serisi - insanların kapı deliklerinden (peep hole) bakmayı ne kadar çok sevdiği ile, sadece insanlara bakmayı (people) ne kadar çok gözden kaçırdığı üzerine dikilmiş bir düşünce idi sadece kafamdaki. Aslında bu benzetme iki taraf için de kullanılabilir. Porno kıvamına kaçacak derecede bir merak aşkı ile yanıp tutuşan insanlara hitap eden bir paparazzi gazetesi veya dergisi veya tv programı için 'we are the peep hole' cümlesi ile birlikte kullanılabileceği gibi, sadece insanların dıştan görünen hallerini işlediğini öne süren bir haber dergisi veya gazetesi tarafından da kullanılabilecek 'we look at the people, not the peep hole' cümlesiyle kullanılabilecek bir fikir -daha çok ses benzerliği, telaffuz benzerliği- bulduğumu sandım.
AJ'ye anlattım bunu. Güzel dedi ama halen üretime geçmiş değiliz. Bu gidişle bunun evrilmiş, çevrilmiş veya direkt olarak kullanılmış halini bir gün bir yerde görüp 'ulan biz bunu düşünmüştük' diyeceğiz. Hani lanetlenmiş her reklamcının, ödüllü işlere bakıp da sarf ettiği ve neredeyse hayatı boyunca 'günaydın' cümlesinden bile daha sık kullandığı cümleden bahsediyorum sevgili okurlarım.

Peki ben bu cümleyi hiç kurdum mu? Bir kere bile kurmadım.
Ha bu arada, bir dizi projem var. Onu da AJ'yle paylaştım, güzel dedi. Bizim Fransız prodüktör Beton, dizi yapımcılığına falan başlamış. SantiMetre'de bir akşam yemeği yerken, bu konu üzerinde konuşacağız. Ah, evet, reklamcılıktan çok sıkıldım ve hayatımda yapmak istediğim işler var.

Hiç yorum yok: