3 Nisan 2009 Cuma

en sevilen gün

Debi giriyor içeriye:
- Günaydın JC. Diyor.
- Günaydın Debi. Diyorum.

İsmine hızlı bir şekilde alıştı. Muhtemelen o da kendi isminden memnun değildi. 'O da' derken isminden memnun olmayan başkaları olduğu sonucunu çıkarmayın. Vardır belki ama ben bilmiyorum. Benim şu anda tek düşüncem bir an önce akşamın olması.
- Mük, sakın bana abuk bir davet çıkarma bu akşam. JC bu gece ölmeyi düşünüyor ve sizi de yarınki cenazesine davet ediyoruz de ki korksunlar biraz.

Debi de geldiğine göre, aslında bizim taşınmamız gerekiyor. Boyalı BB ile bu meseleyi halletmem lazım fakat odasına gitmeyi açıkçası götüm yemiyor. Bu tip durumlar için hayat bize neler sunuyor, bir bakalım: 
1. Telefon - en fazla biraz yüksek ses duyarsınız fakat en yüksek sesi bile kulağınızdan teğet geçer
2. Mail -harika bir yöntemdir ama kişinin maillerine ne kadar zamanda baktığına göre değişir, ben hala geçtiğimiz aydan kalan mailleri cevaplıyorum mesela. Bana ulaşmak için iyi bir yol değil
3. Elçi göndermek -BB'nin gördüğü göreceği en güzel elçiyi, yani Mükcüğümü gönderip bunu söyleyebilirim ama bu sefer de diplomasiye geçtiğimiz düşünülebilir ve Boyalı BB ile diplomasi yaşamak istemem. Onunla demokrasi daha güzel
4. Fax -kadın programları ve aptal televizyon kanalları haricinde kullanan kaldı mı
5. SMS -pek güzel.

SMS atıyorum BB'ciğime: 'BB, yeni bir arkadaşımız aramıza katıldığından kelli, bize yeni bir oda lazım sanki.'

Birisi Rick Astley mi dinliyor buralarda?

SMS ile iş halletmeye çalışan dünyadaki tek kişi ben değilim. Bir gün gelecek SMS ile oy falan atacaksınız ve o zaman bu yadırgayan bakışlarınızın fotoğrafını çekmiş olmayı dileyeceğim. Cevap telefon ile geliyor: Elbette Mük'ün yanına bir masa koyarak bu işi çözebiliriz böylece sen de o güzel ofisciğinden taşınmak zorunda kalmazsın. Nasıl olur?
Harika olur. Bana uyar.

Akşam programları yapmam lazım.
- AJ.
- JC.
- Akşama ne yapmayı düşünüyorsun?
- Yazarlar Kulübü ile toplanacağız ve tekne gezisi gibi şeyler var programda.

Booooorinnngg! Eminim onun için eğlenceli bir şeyler vardır orada. Anlama kapasitemi aşıyor diye sıkıcı bulmamam lazım aslında. AG'ye göre ben de sıkıcı bir insanım sonuçta. 

- Debi sen ne yapmayı planlıyorsun bu akşam? Diye soruyorum Mük'ün duyabileceği şekilde.
- 80'ler partisi var, oraya gideceğiz. Diyor.
- Az önce kulağıma çalan Rick Astley senden mi geliyordu?
- (Gülümseyerek) Evet. Diyor.
- 70'li yıllarda doğmuş bir ablan falan mı var senin? Diye soruyorum.

Joanne'i arıyorum, ulaşamıyorum. Acaba bir değişiklik yapıp bu akşam Büyük Patron'la mı takılsam? Mük'e IM yapıyorum: 'Senin planın nedir?'
- There's no fucking plan.
Bu ne anlama geliyor şimdi? Seksüel içerikli bir plan yok anlamında mı kullanılıyor yoksa hiçbir plan yok anlamında mı?

Boyalı BB'yi yemeğe çıkartarak affettirmeye çalışayım kendimi:
- BB'ciğim.
- Efendim JC'ciğim?
- Akşam yemeğe çıkmak ister misin?
- (Bir süre defter kurcalama sesi geliyor) Eşimle yemeğe gitmemiz gerekiyor zaten bu akşam. Diyor.

Telefon elimde kalıyorum. Neden az önceki işimi telefonla halletmediğim halde şu anda telefon ile ulaştığımı merak ediyorsunuz değil mi? Ben de bilmiyorum. Acaba yanlış mı duydum şu az önceki satırları?
- Tamam, diyerek telefonu kapatıyorum ve Mük'e sesleniyorum.
- Müüüüüüüüük! Boyalı BB'nin evli olduğunu ben neden bilmiyorum?
- Kadınlarda en son baktığın yer parmakları olursa... Diye cevap veriyor IM'den.

Hiç yorum yok: