Ajans içinde masadan masaya yapılan dedikodular yetmiyor mail ve telefon ile gelmeye devam ediyor.
- JC, oğlum biliyor musun Tito geymiş lan.
- E n'olmuş?
- Karıdan o yüzden boşanmış.
- Hande nasıl?
- Çat. (Kapandı sesi)
Tam o sırada kapımda Boyalı BB beliriyor.
- Günümü aydınlattın BB'ciğim. Diyorum.
- Konuşmamız lazım JC, diyerek dalıyor içeriye.
Eyvah. Sanırım Boyalı BB'nin kasabaya dedikodular çok geç geliyor. Aradan kaç gün geçti, ben sayamadım.
- Özür dilerim BB. Diyorum, nedense.
- Özür dilemen yetmez, yere kapanıp affet beni BB, ben bir eşşeğim desen de yetmez. Diyor.
Kafamı kaldırıp 'bu sözler gerçekten bu kadının ağzından mı çıktı, yoksa Anadolu'dan birileri Hollywood filmlerini alıp üzerine aksanı olan Türkçe dublajlar yapıp gönderiyorlar mı' diye bakıyorum. O ahenkle dans eden kumral saçları, kafasını önüne eğdiği zaman yüzünü hafiften örtüyor.
- Neden böyle yapıyorsun JC? Diye soruyor, sesi çok güç çıkıyormuş gibi. Ağlarsa dayanamam.
Yerimden kalkıp yanına geliyorum.
- O gün öyle bir tuhaflık vardı üstümde, diyorum. Nedense sevgimi o şekilde göstereyim dedim. Diyorum.
Boyalı BB'nin zaten üzgün olan suratına bu sefer bir şaşkınlık dalgası yayılıyor?
- Neyden bahsediyorsun sen? Diye soruyor bana.
Ah elbette farklı şeylerden bahsediyoruz. Benim bahsettiğim şeyden onun haberi yok, onun bahsettiği şeyden de benim haberimin olmadığı ortaya çıkıyor.
- Sana sarılıp öptüğüm için özür diliyorum sanmıştım ben.
- Ah hayır. Şapşal.
- Peki niye özür dilemem gerekiyor?
- Bana söylemeden başkaları ile iş ile ilgili görüşüyormuşsun. Diyor.
O, H ve A harflerini bir araya getirip disleksi hastası birinin önüne bile koysam sanırım rahatlıkla okuyabilir.
Dedikoduların bazılarının çok hızlı, bazılarının ise çok yavaş ilerlediğini unutmamak gerek. Size söyleyebileceğim tek bir iyi dileğim var: Dedikodunuz mümkün olduğu kadar hızlı yayılsın! En azından bir yerde çarpıp paramparça olur ve siz rahat edersiniz. [Ne kadar iyilik doluyum böyle.]

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder