Bundan yıllar önce ajansa yeni geldiği zamanlar, nasıl bir tepki ile karşılaşacağını hesap etmeksizin 'kreatif direktörün biri, bir gün Toscani'ye gidip bağırmış: Aşşağılık herif ekmeğimizle oynamayı bırak artık' fıkrasını maille ajans içine yaymıştı. O zamanlar insanlar 'daha az tahammülsüzmüş' herhalde veya 'tahammüllü rolü' yapmıyorlarmış ki, ajans içinde minik bir kriz masası kurulmuştu. İşe yeni alınmış bir hippinin böyle bir fıkra ile CD'yi kıl etmek için nasıl bir cesareti olabilirdi!
Büyük Patron o zamanlar da günde üç öğün sakinleştirici madde alıyormuş gibi, attığı kahkaha sebebiyle gözlerinde oluşmuş yaşı silerken 'ne var bunda, harika bir fıkra' demişti. Büyük Patrona içim ısınmıştı.
Hayatı ve işleri bu kadar fazla ciddiye almanın alemi yok tabii. Ayrıca bu CD'ler 'kreatif olsunlar, geniş kafalı olsunlar, rahat olsunlar, sıradan insanlardan farklı olsunlar' diye işe alınmış hergeleler oluyor. Daha önce demiştim, en iyi kreatif direktörler ajans içinde başka işlerle uğraşanlardır veya hiç bu işlere bulaşmamış insanlardır. Dünyanın en iyi buz hokeyi oyuncusunun Karadeniz'den çıkma ihtimalini de göz ardı etmeyin. Dünyanın en iyi futbolcuları sadece Brezilya'dan çıkmıyor heeey!
Acıktığımı hissediyorum bir an. Mük'ten bir sandviç yapmasını istiyorum. Enfes bir şey yapıp getiriyor:
- Damak tadın yok ama yaptığın şeyler lezzetli oluyor.
- Anahtar kelime: Terzi.
- Oldu mu bu şimdi?
Sadece gülümsüyor. İnsanların bu kıza çabucak kaynamasının sebebi gülümsemesinde gizli olabilir. İncelemeye almak üzere kafama not edip sandviçimi ısırıyorum.
Damak tadı olmadığını sadece bir sarımsaklı yoğurtlu makarnayı yemediği için ortaya atan bendim. Kitabın kapağına bakıp 'bu bir dergi' demek gibi bir şey oluyor benim yaptığım.
Mük lavaboya gidiyor.
Kapı çalıyor.
Açıyorum ve karşıma fıstık gibi bir kız çıkıyor.
- Buyurun sizi Madam De Le Patronaj mı yolladı? Diye soruyorum.
Fıstık gibi suratı olan kızlar bile alınlarını kırıştırıp 'hö?' diyen bakışlarına büründüğü zaman 'az fıstık' olabilir - dikkatinizi çekerim 'çirkin' demiyorum, bu kıza 'çirkin' diyen kişi bir puff ile Cartman'a benzer- ama bu o haliyle bile 'az fıstık' değil.
- Öyle duracak mısınız orada? Bakın, ben sizi tanımıyorum bu yüzden de çocuk benden olamaz tamam mı? Konu kapanmıştır, iyi günler. Diyerek kapıyı kapatırken...
- Sen JC'sin değil mi, diyor.
- Evet. Diyorum kapıyı sadece burnumun sığacağı kadar bir aralığa indirmiş haldeyken.
Mük beliriyor o sırada arkamda:
- JC ne yapıyorsun sen? Deyip kapıyı açıyor ve bu fıstığı görünce onun da dizlerinin bağı çözülüyor.
- (Fısıltıyla Mük'e dönüp) Bunu görmemen lazımdı. Diyorum.
- Evet, görmemem lazımdı deyip kapıyı kapatmaya yeltenirken kız bir anda içeriye dalıyor.
- Seni seviyorum, diyor.
Kıza dönüp 'en azından birazcık tanışsaydık' diyorum.
- Sana demiyor salak! Diyor Mük.
- Ama hayatım, buradaki en yakışıklı erkek benim. Bana diyor olsa gerek. Çocuk benden olamaz tabii.
- Lütfen birazcık konuşalım, diyor Mük'e.
Ben anladım. Çevir sesini duydunuz, arama yapabilirsiniz artık.
- Şey, benim Japon bahçemi çapalamam gerekiyor. Diye açıklama yaparak kaçıyorum oradan. Mük'e bakıyorum giderken, Türk filmlerinde erkeğine küsüp sırtını dönmüş ama sahneyi terk etmeyen kadın rolünde.
- Bana ihtiyacınız olduğunda küvet hazır demeniz yeterli, deyip holü terk ediyorum.
Ne diyordum? Haa Boogie. Boogie'ye bir fıkra anlatacağım: 'Kreatif Direktörün biri bir gün bir başka Kreatif Direktöre nereden geldiğini sormuş. Öteki pis sakallarını sıvazlayıp 'tanımazlıktan geliyorum' demiş.
Birkaç gün ajansa gitmeyince özledim be keratayı.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder