10 Şubat 2009 Salı

gözyaşı

YesName enteresan bir yer. Eğer canınız sıkkın giderseniz, oradan çıktığınızda kendinizi daha da boktan hissedersiniz. Keyfiniz yerindeyken giderseniz, yine keyfiniz yerinde çıkarsınız. Hatta bir de osuruktan bile eğlenme potansiyelinizi dışarı çıkartmış olarak atarsınız kendinizi dışarıya.

Mükcüğümle birlikte, kafa dinlemeye gidelim diyoruz. İçeride Jan Garbarek çalıyor yine. Benim keyif durumum nasıl bilmiyorum ama Mük'ünkü fena değil. Eh, ben de ona bakarak keyfimi toparlıyorum. İyiyim, iyi, merak etmeyin.

Gözyaşı diye bir içkisi var buranın. Her seferinde ondan içiyorum. Hangi karışımlar ile yapıldığına dair en ufak bir fikrim yok. Şimdiye kadar 'her içkiyi tanırım' diyen insanlar bile çözemedi bunun ne olduğunu. Ben de çok fazla sorgulamıyorum. Dünyanın en harika yeni içecek formülü bu olabilir ve onları yeni bir Coca-cola yaparak bu güzel semtten kaçırmak istemiyorum. 

- Her zamankinden. Cat size.

Buranın tavanları da enteresan. Her bakışınızda farklı bir ayrıntı yakayabilirsiniz. Çok karmaşık işlemeleri olan tarihi bir esere bakıyor gibi oluyorsunuz. Ya da sizin adınıza konuşmayayım, ben öyle oluyorum en azından. 
Arada bir, buranın nasıl para kazandığını ve kendisini döndürdüğünü merak etmiyor değilim ama dedim ya, akıllarına karpuz kabuğu getirip global bir marka olmalarını istemiyorum. Böyle iyiyiz. Jan Garbarek de gelmişti bir kere buraya. O gece de buradaydım. Kendi çaldığı müzikten sıkılmış gibi görünmüştü gözüme. Belki de yorgunluktandır. Ah, ne önemi var.

Kendimi iyi hissediyorum. Dinlendiğimi hissediyorum. Kafamda hiçbir şey yok.

Fakat bu yazma açısından hiç iyi değil. Biliyorum. Size anlatacak hikayem olmuyor. Tüh tüh.

Hiç yorum yok: