5 Şubat 2009 Perşembe

ev

Evde oturmaya fena alışıyorum galiba. Üstünde ne olduğunu umursamadan oturduğun bir başka yer olabilir mi?

Büyük Patron merak etmiş nasıl olduğumu. Sabah uğrayıverdi. Patron geldiğinde Mük uyuyordu. 
- Görüyor musun Patron. Diye soruyorum. Benim amacım 'gambazcı çalışan rolü oynamak' fakat sanırım o bambaşka bir şey anlıyor.
- (Fısıltıyla) Kim bu? Diye soruyu bana gönderiyor.
- Boşver. Diyorum.

Şu meşhur Japon bahçemi merak ediyor. Ona orada bir kahve ısmarlayabileceğimi söyleyerek bahçeciğime götürüyorum. Bayılıyor. Bu adam, yirmi dört dönüm arazi üzerine bu bahçenin gerçeğini dikip iklimlendirme yatırımlarını bile yapabilecekken, benim ufacık bahçeciğime bayılıyor.
Harika değil mi? Değil. Anahtar kelime: Tembellik. Kendisininkini yapmaya uğraşacağına başkasının ufacık şeysine bayılmaca. Ahh. Bu davranış bana çok tanıdık geliyor nedense. Neyse, uzatmıyorum konuyu farkındaysanız.

Madam De Le Patronaj arıyor bizimkini. Çöreğini istiyor kızdan. Kız taksiye atlayıp getiriyor benim eve kadar. Bir tanecik çörek! 
- Patron, diyorum, bir tanecik çörek için kıza benim adresimi öğretmenin alemi var mı?
- (Beni dinlemiyor bile) şuradaki şey Bonzai mi diye soruyor.

Elbette Bonzai! Moshi moshi: Burası benim çakma Japon bahçem diyorum.

Birazdan kapı çalıyor. Madam De Le Patronaj, elinde çörek ile kapıda beliriyor.
- Günaydın Jeysiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii (İ'leri uzatmayın lütfen, zaten sabah ve ereksiyona geçiyorum sonra.)
- Günaydın French Maid'im. Bana ne getirdin?
- Sana da kurabiye getirdim. Diyor.

İçeriye alıyorum ama o Büyük Patron'dan çok evin içini inceliyor. Salonda uyuyan Mük'ü görünce fısıltıyla 'aaa şuna bak' yapıyor.
- Ev güzelmiş, diyor.
- Akşama partiye getir tavşan kızlarımı diyorum.
- Pis çapkın, diyor. (Neden herkes bana pis çapkın diyor?)
- Grrr, diye mutlu kedi taklidi yapıyorum.

Büyük Patron'un çöreğini veriyor. Kahvesini içmesini bekliyor. O sırada gidip Mük'ün üstünü örtüyor. Tam yanından ayrılacakken Mük uyanıyor. Minik bir çığlık atıp 'JC, neden bunların geldiğini söylemedin bana' diyor. Ben de 'söyledim ama uyuyordun' diyorum. Sonra da ekliyorum: 'Salonda yatacağın zaman bile, neden pijama giymezsin ve üzerindeki her şeyi çıkarırsın diye merak ediyorum.'

O sırada Büyük Patron salona girip 'Aaa orada yatan Mükemmel Asistanınmış, ben de kız arkadaşın sanmıştım' diyor.
- Evet patron, diyorum, kız arkadaşlarımı salonda yatırmak gibi bir adetim vardır. Acaba bu yüzden mi bekarım?
Kahkaha atıyor ve Madam De Le Patronaj'a dönüp:
- Haydi gidiyoruz. Diyor.

Kapıyı kapatıp salona döndüğümde Mük'ü bikiniyle görüyorum. Bu bikiniyi nereden bulduğunu bile sormama fırsat kalmadan:
- Haydi havuza gidelim, çok sıkıldım evde oturmaktan, diyor.
- Tamam, diyorum ve evden çıkıyoruz.

Hiç yorum yok: