25 Şubat 2009 Çarşamba

doğal olarak

Tahammül sınırlarımı kontrol etmek için arada bir 'yapmayacağım şeyleri' yapmayı severim. O yüzden bugün ajansta gezmekten hoşlanmadığım bölümlere gitmeye karar veriyorum.
-Mük, çığlık attığımı duymadığın müddetçe beni takip etme, deyip odadan çıkıyorum.

Öncelikle müştem grubuna bir ziyaret yapmaya karar veriyorum. Onların fabrika gibi ayrı bir bölümleri var. İçeriye girdiğimde ilk karşılaştığım kişi Miranda oluyor.
- Merhaba JC, diyor bana. Siyah kıvırcık saçları ile üzerine ne giyerse giysin 'liseli kız' havasından kurtulamıyor.
- Miranda! Diyerek selamlıyorum onu. Neler oluyor burada? İnsanlar asayiş ve berkemal mi?
- (Hatamı bulduğunu zannederek kih-kih gülümsüyor) Belkemal derler ona bir kere, diyor. (Ben de bir an hatamı gerçekten buldu sanmıştım. Oh.)
- Sen git bir Camel yak kendine, diyerek yoluma devam ediyorum. Buradaki kızların çoğunu tanımıyorum. 'Burada niye hiç erkek çalıştırmıyorlar' diye soruyorum herhangi bir tanımadığım kıza. Kız gözlerini bana dikip 'ben burada çalışmıyorum ki' diyor.
- Peki nerede çalışıyorsun sen? Diye soruyorum doğal olarak.
- Dokuzuncu kat, diyor.
- Dokuzuncu katta ne var? Diye soruyorum doğal olarak.
- Medya, diyor.
- Medya'daysan sen, burada ne işin var? Diye soruyorum doğal olarak.
- Arkadaşımı ziyarete geldim, farkındaysan 'masanın bu tarafındayım' diyor.
- Hmm, good point. Diyorum doğal olarak.

Sorgusuna devam eden nü-fetiş gibi odada yürümeye devam ediyorum. Bir an durup, az önce konuştuğum kızı inceleme dürtüsü hissediyorum içimde. Şirin bir şey aslında, burada çalışmadığına şaşırmamak gerek.
- Senin gibi tatlı kızları burada çalıştırmıyorlar zaten. Diyorum doğal olarak.

Sahte gülümseme kaslarını kullanarak, suratını sıkıyor, gülümsüyormuş izlenimi veriyor.
- Teşekkür ederim. Diyor doğal olarak.

O sırada arkamda o çok bildik sesi duyuyorum:
- Bacaklarıma bakmayı özledin ve buraya kadar geldin, öyle değil mi JC?

Sırtımı dönüp, bu cümleyi kimin kurduğuna bile bakmama gerek yok zira bu sesi çok iyi biliyorum.
- (Yandaki kızlardan birine dönüp) Bayılıyorum bu karının bana ulaşmaya çalışıp, teğet bile geçemediğini gördüğü her an kudurmasına. Diyorum doğal olarak.

- Odama gel, diyor bana AG.
- Bu lafı sadece bell-boy'lara söylediğini sanıyordum. Diyorum doğal olarak.

AG'nin odasına doğru yürürken az önce konuştuğum kıza dönüp 'sana ne diye hitap etmemi istersin' diye soruyorum doğal olarak. 'Dokuzuncu kattaki kız de, yeter' diyor.
- Good call. Diyorum gözlerimi kocaman açarak. Tom Cruise gülüşümü yüzüme yapıştırarak. Odada hangisi olduğunu bilmediğim birkaç kızı baştan çıkararak.

- Ne var? Diyorum doğal olarak, AG'nin odasına dalarak.
- HH ile ilgilenecek takım kuruldu, önümüzdeki hafta sunuma gidilecek ve ben de orada olacağım. Ne giyeyim sence?
- Birinci sınıf sürtük kıyafeti nedir? Diye soruyorum doğal olarak.
- Jartiyer, deri mini etek, tabanı ve topuğu kalın fahişe ayakkabısı, büstiyer. Diyor.
- Etkili bir müşteri temsilcisinin özellikleri nedir desem bu kadar hızlı sayamazdın. Diyorum doğal olarak.
- Evet çünkü ben bir sürtüğüm. Diyor haklı ve doğal olarak.
- Ağzından bal damlıyor. Diyorum doğal olarak.
- Daha fazla şeyler damlar da, bu sana bağlı.
Dediği anda bu odadan çıkmam gerektiğini anlıyorum ve kapının yanına geldiğimde üzerimdekileri darmadağın ediyorum.
- Bak şimdi kızlara ne yapacağım, diyerek odanın içinden kendimi dışarıya zorla atıyormuş gibi yapıyorum.

Dışarı çıktığımda üstümün darmadağın olduğunu gören kızlar, şaşkınlıkla bana bakıyor.
- Sizin bu direktörünüz var ya, diyorum doğal olarak, TAM BİR SÜRTÜK. Diyorum ve kapıya doğru hareket ediyorum.

Müştem fabrikasını terk etmeden önce de içeriye dönüp, 'şu direktörünüzü erkek dolu bir Afrika kabilesine bırakın da bir güzel... diyeceğim ama Afrika'nın aç erkeği de bunu beyaz-adam zanneder, işe yaramaz. Neyse size dokunmayan yılan bin yaşasın' diyerek çıkıyorum.

- Eveet, şimdi nerede kalmıştım, diye soruyorum kendime, doğal olarak.

Doğal meyve suları için böyle bir kampanya mı yapsak? Doğal olarak.

Hiç yorum yok: