'Üçü dörde bölemezsin ki' diyen bir çocuk vardı okuyucular arasında. Onu bir güzel halledip bilgisayarımın başına geçiyorum.
Mük'ün evinde sıkıldığımız ve Cuma akşamki partiyi hazırlamamız gerektiği için benim eve geçiyoruz. Açıkçası apartman dairesinde yaşamayı unutmuşum. Dün gece kapının önüne çıktığımda bir bahçe ile karşılaşacağımı düşünürken Mük'ün karşı dairesinde oturan kız ile karşılaşınca 'bahçede ne işin var senin' diye bağırıp üzerine yürüdüğüm için Mük bana kızıyor. Çok züppeymişim. 'Zübbe diye mi yazdın onu sen?' diye soruyorum Mük'e. Cevap vermiyor.
Bazen tüm bu insanlar hayatımda yokmuş da, ben hepsini kafamdan uyduruyormuşum gibi hissediyorum. Mük nerede? Aha işte burada. Tam karşımda. Madam De Le Patronaj kim? İşte şurada, kollarını Mük'ün omzuna dolamış olan kız. Peki benim bu ikisinin arasında ne işim var ve bunlar ilişkilerini ne kadar rahat yaşıyorlar böyle?
- Benim en son bir kadına sarıldığımı ne zaman gördün Mük? Diye soruyorum.
- Boyalı BB'ye kapalı kapılar ardında sarıldığın söyleniyor. Sanırım en sonuncusu odur? Diye lafı geçiriyor bana!
Sonra başlıyorlar Madam De Le Patronaj ile birlikte bu olayı tekrardan açmaya. Onlar dalgasını geçerken, ben de lafı koyuyorum:
- Peki siz en son bir erkeğe ne zaman sarılmıştınız?
Çok sert oldu galiba. İkisi de bir anda şaşkın ördeğe döndü. Cevap vermek için gerçekten de düşündüler!
Sonuçta ben artık apartman hayatı için uygun değilim. İki kızın birbirini bu kadar sevmesi normal. Cuma akşamı çok sağlam bir parti bizi bekliyor. Acaba bu işi bırakıp parti organizatörlüğüne mi soyunsam? Ben hep diyorum: Kreatif, müşteri, strateji gibi kavramlarla karşılaşmadan yaşadıkları için güneydeki insanlar çok mutlu. Yoksa güneşten şundan bundan değil yani.
11 Haziran 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder