10 Haziran 2009 Çarşamba

iki bölü dört

Sabahın körü.
Büyük Patron'un telefonu gecikmiyor:
- JC, ajanstaki olaylara el koydun mu?
Cevabımı hiç geciktirmiyorum:
- Patron, tatile giderken bana haber verdin mi?

Olayın içeriğini benden öğrenmesi gerekiyor. Boyalı BB falan aktarmıyor mu bunları sana Patron? Dikkati ne zaman dağılacak diye bekliyorum. Uzun sürmüyor, sanırım konuşmanın ikinci dakikasında 'oğlum JC, buraları görmen lazım, harika' diyor.
- Haber vermiş olsaydın görebilirdim. Şimdi sadece senin çektiğin titrek fotolardan görebilirim. Diyorum.
- Hayır hayır, yanımda kızım var. Biliyorsun çok güzel fotoğraf çeker. Diyor.

Büyük Patron'un bir de kızı olduğunu öğrenmek, tabii daha ilginç bir kısım oluyor benim için bu hikayede.
Madam De Le Patronaj'ı soruyor. Yakınımda mı acaba?
- Evet, diyorum, ben ofiste değilim ama tam karşımdaki yatakta sevgilisi ile birlikte yatıyor. Diyorum.
Hiç merak etmiyor tabii ki cümlenin içeriğini. 
- Telefonu ona verir misin JC? Diye rica ediyor.

Mük kahvaltı hazırlamak üzere kalkıyor. Bana yerimden kıpırdamamamı emrediyor! Madam De Le Patronaj ise Büyük Patron'la konuşmasını bitirdikten sonra bana 'günaydın' diyor. 'Dün gece geldiğimde uyuyordun' diyor. 'Çok tatlı uyuyordum, uyandırmaya kıyamadın değil mi?' diyorum. 'Evet' diyor gülümseyerek.
French Maid Army'yi merak ediyorum. 'Harbiden, onlara ne oldu?' diye soruyorum. Cuma akşamı için parti planlıyoruz, diyor. Nerede diye soruyorum. Senin evde diyor. Süper süper süper. Evin şöyle bir elden geçmesi gerekiyordu zaten. 
Toz şeylerini de yanlarına alıp gelirler değil mi?

Hiç yorum yok: