7 Mayıs 2009 Perşembe

you were always on my mind

Karaoke gecesi yapıyoruz yine. Pek tadım tuzum yok ama grup elemanları 'You Were Always On My Mind' çalalım deyince romantik duygularım kabarıyor. Mük'ün alkışları ile gaza gelip sahneye geçiyorum.

Size şu karaoke kulübümüzü anlatayım birazcık. Neredeyse çalamadıkları hiçbir şarkı ve tarz yok. Bazı geceler rap yapmak isteyenler oluyor mesela.
Ufak bir kulüp burası. Çocuklar kendi kendilerine her akşam cover parçalar çalıp söylemek yerine, işin sadece 'play' kısmını yapıyorlar. Bizim gibi şarkıcı olma hayallerini birkaç dakikalığına yaşamak isteyenler de çıkıp söylüyor işte. Bütün gece yirmi tane şarkı söylenirse, bunların içinden en fazla iki tanesi sağlam oluyor.
Maybe i didn't treat you
Quite as good as i should have
Diye giriyorum şarkıya. Mük ve Madam De Le Patronaj alkışlamaya başlıyorlar. Havaya giriyorum. Biraz daha iyi hissediyorum kendimi. Galiba alkışlanmak gerçekten de uyuşturucu gibi bir şey. Elvis'i düşünmeye başlıyorum. Şey, belki de, bir sonraki level'a geçme isteğine sahip olmak için alkışlara alışmak ve her daim alkışla beslenmek de yetmiyordur. Kim bilir? Elvis. Elvis nerede? Dağa kaçtı. (Devam edeyim mi? Hah! Ben de öyle düşünmüştüm.)

Şarkıyı bitirdikten sonra alkışlarımı alıp yerime oturuyorum. Yorgunluktan ölüyorum adeta.
- İyi misin JC? Diye soruyor Mük.

Bu soruyu duyduğunuz zaman iyi olmadığınızı anlamanız lazımdır. En azından iyi görünmediğinizi düşünüp lavaboya gidip kendi gözlerinizle durumu kontrol edebilirsiniz. Yalandan bile herhangi bir cevap vermediğim sorular arasında 'iyi misin JC?' sorusu da var. (Yalandan bile cevaplamadığım diğer sorular ise şöyle sıralanıyor: 'Yattın mı onunla JC?', 'Pretty Woman filmini seyrettin mi JC?', 'Hangi partiye oy verdin JC?', 'Geldin mi JC?', 'Son günlerde şişmanladım mı JC?', daha sayayım mı ha?)

Lavaboda gerçekten iyi görünmediğime karar verip, yerime dönüyorum. 'Gidelim artık' diyorum. Mük de benimle gelmek istiyor:
- Yine bir yerlerde devrilip kalmanı istemiyorum. Diyor.
- Senin kız arkadaşın yok mu? Diye soruyorum.
- En son kız arkadaşımı sen becermiştin hatırlarsan. Diye laf sokuyor.
- Bu konuyu kapattığımızı sanıyordum. Diyorum.
- Bendeki espriler bahsinde kendisi hala açık. Diyor.
- (Bir müddet yüzünde ciddiyet izi arıyorum. Bulamayınca) Güzel. İşte bu yüzden Mükemmel Asistanımsın. Diyorum.

Birlikte eve dönüyoruz. Arabadan inerken Aloe Vera'ların ışığının yandığını görünce onlara uğruyoruz.

Aloe Vera bizim ajansta çalışmaya başladığından beri samimiyetimizin azaldığını düşünmeye başlamış. Öyle dedi. Ben de kendisini iş arkadaşım gibi hissetmesini istemediğim için ajanstayken ondan biraz uzak durduğumu söylüyorum. AG ile gerçekten fuck buddy olup olmadığımızı soruyor. Of diyorum, blogumu okumuyorsun herhalde.

Mük'ü onlarda bırakıp eve geçiyorum. Mik'in o saatte evde olmaması da dikkatimden kaçmıyor.

Merak etmeyin, iyiyim ben.

Hiç yorum yok: