4 Mayıs 2009 Pazartesi

cumartesi gecesi

Cumartesi geceleri oteller, gece kulüpleri, stadyumlar, sokaklar, caddeler kalabalıktır. Biliyor musunuz, Cumartesi gecesi başlayan ilişkilerin sayısı ile Cumartesi geceleri biten ilişkilerin sayısını karşılaştırsanız, Chelsea-Barcelona maçlarındaki kadar birbirini yenmeye uğraşan iki farklı güç elde edersiniz. Kafa kafaya gider maç.

Benimkisi bitenlerden.

Havuz başında haytalık ederken, otele giren çıkan grupları da inceliyorum. Onlar da beni inceliyor. Bir kişi hariç, üzerinde mayosu ile otelin her tarafında ukalaca gezinen herifin bir Rus turist olduğunu zannederek izliyorlar gösteriyi. O kişi, ne yazık ki; Joanne.

Haftalardır karşılaşmayan iki insan gibi biz de birbirimizi görünce, ne yapacağını bilemeyen eski karı-koca gibi bir durumda kalıyoruz. Gruptan ayrılıp ağır adımlarla yanıma geliyor.

Selamlaşma acı verici, ne yapıp ettiğini sormak ise bir başka ızdırap. Adam gibi bir mesleğe sahip -muhtemelen iş adamı- erkek arkadaşının ise, Titanik'in kazan dairesinde çalışan bir adam ile selamlaşan 'sevgilisini' nasıl çağıracağını bilememesi daha büyük bir acı.

Beynimin içinde bir anda 'If i ain't smart enough to say i'm sorry, it's just because the words got in the way*' diye başlıyor şarkısını söylemeye Jon Bon Jovi. Joanne'nin dudakları oynuyor, vücudu geri çekiliyor, elleri ile arkayı işaret ediyor, 'mute' bir şekilde izliyorum bunları. Şarkının gitar solosu giriyor. Dünyanın en büyük utançlarıyla tanışmış olduğumu düşünürken, bu ufacık sahnede eriyorum, zorlanıyorum bir sonraki sahneye geçmekte.

Koşar adımlarla uzaklaşıyor yanımdan. Merdivenlerden yukarı çıkan, orta çağ balosuna katılıyormuş gibi ilerleyen her yaştan insanın olduğu gruba bakıyorum. Herif Joanne'nin omzuna atıyor elini ve omuzlarının üzerinden bana bakıyor. Joanne'e dönüp 'kim bu' diye fısıldıyor... Joanne'i izlerken ben arkadan.

Kendimi çocuk gibi hissediyorum. 

- Hey, kendine gel JC. Diyor bir tarafım.
- Kızın aklı sende, hâlâ bir şansın var. Diyor öteki tarafım.
- Bu sahneden hayatın boyunca kaç tane yaşadığını bir düşün. Diyor öte tarafım.
- Şu haline bak. Bir tarafta smokinli insanlar, öbür tarafta sen, mayosu ile otelde gezinen görgüsüz bir Rus turist. Diyor, adını bilmediğim bir başka tarafım.
- I'm gonna make you love me**, diye neşeli bir şekilde ritm tutuyor içimden fırlayan başka bir tarafım.
- F.N.T. çalmaya başladı zihninde. Fascinating New Thing. Haydi ritm tut bizimle. Diyor içten gelen başka bir kısmım.

- Girişine de bayılırım o şarkının. Diyerek dünyamı dağıtıyorum. Lobiyi terk edip, havuz başındaki 'Titanik kazan dairesine' dönüyorum.

Havuz başındaki barda bulduğum ilk sandalyeye oturuyorum. Oturduğum zaman Jon Bon Jovi şarkıyı söylemeye en baştan başlıyor zihnimde. İlk defa aşık olmuşum da, onu kaybetmişim ve arkasından izliyormuşum gibi hissediyorum kendimi. Bu hisse kapılacağımı hiç düşünmezdim. İçimden bir merak dürtüsü, üzerime bir şeyler giyip o salona uğramamı söylüyor. Dikkatimi dağıtmak için etrafa bakınıyorum ama kimseyi görmüyorum. Jon Bon Jovi şarkıyı tekrar tekrar çalmaya başlıyor. O hüzünlü yaylılarla giriyorum şarkıya.

I didn't come this far to throw the towel in,
I didn't fight this hard to walk away,
If i ain't smart enough to say i'm sorry,
It's just because the words got in the way.
Şu sinema filmleri yüzünden olsa gerek, bu tip durumlarda hep o kişi ile yaşadığınız güzel anlar bir film şeridi gibi geçer gözünüzün önünden. Körlük bu yüzden oluşur işte. Sonra da gerçek hayatta gördüğünüz kare gelir ve kalır gözünüzün önünde: Kadını sizden alıp uzaklaştıran kişi. Tersi de olur. Giden siz olursunuz, arkanızdan bakan bir başkası. Hayat böyledir işte: 1001 Gece Otelleri örneğinde olduğu gibi, müşteriniz size sırtınızı dönüp gider.

'Janie don't you take your love to town' diyor Jon ve ben kendime geliyorum. Ya da geldiğimi zannediyorum.

Yaylılar, şarkıyı bitirmeye hazırlanırken...

Kurumsal İlişkiler Direktörü, üzerini değiştirip beni havuz kenarından almaya gelmişti. Sanırım belli etmedim ona az önce olanları.

* Janie, Don't Take Your Love to Town - Jon Bon Jovi
** I'm Gonna Make You Love Me - The Jayhawks

Hiç yorum yok: