Büyük Patron ajansa yeni katılacak takımların (her iki anlamda da takım: elbise ve insan grubu anlamında) tamamen oluşmasını bekliyor. Hazır yaz dönemi de gelmiş... Bu yüzden bekliyoruz. Bekliyorlar. Bekliyor.
Dün yanıma gelen adamın ismini bir türlü öğrenemedim. Mad Men'den fırlamış gibi duruyor. Acaba diyorum, bu dizi yüzünden öyle bir ajans haline mi dönüyor burası? Elbette buna imkan ve ihtimal vermiyorum.
Takım elbiseli kadını da görünce 'bu kadar yeter' diyerek Mük'ün yanında alıyorum soluğu:
- Mük, lütfen beni şu karşıdaki kadının gerçek olmadığına dair inancımı tazelemek için mıncıklar mısın? Diyorum.
Mıncıklıyor: Acı gerçek, kadın gerçek. İşte orada.
Koridordan yanımıza doğru Dokuzuncu Kattaki Kız geliyor.
- Geçiyordum uğrayayım dedim. Diyor.
- Harika. Diyorum ve onu alıp odama geçiyorum. Mük arkamdan 'çok ucuzsun' diyor fısıltıyla. Bana!
İlk açığı veriyor: Masaya bıraktığı ofis kimliğinden ismini öğrenmiş bulunuyorum.
- Ne içersin İpek? Diye soruyorum. (Şaşırmıyor, ismini arkadaşına sorup öğrendiğimi düşünüyor muhtemelen. Ben de ukalalık yapmıyorum daha fazla.)
- Better Living Through Chemistry. Diyor arkadaki darbuka seslerine kulak vererek.
- (Dudaklarımı 'bravo' dermiş gibi büzüştürüyorum sadece)
- İçerim ama burada değil. Başka bir yerde içeriz diye düşünmüştüm. Diyor.
- (Harika, ikinci açığı veriyor) Bu müziği dinlemek için de uygun bir yer değil aslında burası. Diyorum ve Lollipop'ı açıyorum. Manidar.
- (Gülümsüyor) Hep böyle misin? Diye sorduktan sonra cevabımı bile almadan 'burası Mad Men seti gibi olmuş' diyor.
- Haklısın, haklısın diyorum, Budweiser reklamı ses tonu ile: True, true.
Akşama Starbucks'ta buluşmak üzere sözleşiyoruz.
Tam çıkarken 'ismimi öğrenmek için daha simultane bir yol bulamazdın herhalde. Yine de tebrikler' diyor.
G. (Ci diye okuyunuz lütfen)
14 Temmuz 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder