Paul McCartney'e gıcık olduğuma karar veriyorum. Bu herif yaşlandıkça daha da 'ihtiraslı' olmaya başlıyor. Artık hangi fotoğrafına baksam 'en son ölen ben olacağım, tüm paralar benim olacak' diye bakan bir yaşlı moruk görüyorum karşımda.
Free As A Bird'ü dinlerken bu düşüncelerin kafamdan uzaklaşmasını istiyorum. Biraz uğraşınca başarıyorum.
Anahtar kelime kendini müziğe vermek. Müziğin arkasındaki hergeleyi unutmak.
CJ pisliğine benzetiyorum onu şimdi. Ajansta yapılan her işin arkasında kendisi varmış gibi davranmaya nasıl bayılıyor. Hatta diğer ajanslarda yapılan işlere de etkisi olduğunu söylüyor bazen. Başka ajansın yaptığı bir filmi ilk izleyişinde, yazarın ismini söyleyip 'bunu bana söylediğinde daha güzeldi, şimdi gözüme pek öyle şey görünmedi, şey yani, şey...' demiyor mu o kemik çerçeveli gözlükleri alıp kazıtılmış kafasıyla birlikte götüne sokmak geliyor içimden.
Ama yapıyor muyum?
Gerek yok, zaten hayat onun götüne giriyor yeterince. Kürdanla hortumu karşılaştırmak gibi bir şey yani.
3 Temmuz 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder