Diyalog kadının haftasonu gazetelerinden birinde gördüğü bir haber ile, şu şekilde başlıyor:
- Bu kadının ayak bilekleri çok kalın.
Gözüm masanın altına kaymıştı doğal olarak. Muhtemelen tüm gün masada oturarak çalıştığı için kendi bacakları da Roberto Carlos'un bacaklarını andırmaya başlamıştı. Kocası olduğunu düşündüğüm adam yarı ilgili bir tavırla gazetedeki kadının ayak bileklerine bakmak üzere yerinden doğrulduktan sonra 'yapma canım, o kadar da kötü değil' dedikten sonra konuşmaları başladı.
Kadın, ayak bileklerinin kalın olmasının kötü bir şey olduğunu nereden çıkardığını adama sorarak başladı. Zira kalınlaşmış ayak bileklerini adam fark etmiyordu belki ama ben yan masadan fark etmiştim.
[Bahsettiğim bu sahne, size bunları yazmaya başlamadan bir buçuk saat önce gerçekleştiği için, bu cümle ile birlikte kulaklarım tam bir buçuk saat önce tanışmış ve 'burada ne oluyor' diyerek irkilmeye ve kedi kulağı gibi sağa-sola dönerek pozisyon almaya başlamıştı.]
Adam kendini savunmaya başladı. Artık kahvaltı sofrası bir hesaplaşmaya sahne oluyordu ve ben bunu yan masadan çaktırmadan takip eden kişi oluyordum.
- O çok sevdiğin art direktör kızın ayak bilekleri incecikti tabii. (Uuu reklamcı veya reklamveren bir adam ile karşı karşıyayım sevgili okurlarım.)
Bu cümle ile ikinci kahvemi sipariş etmeye karar vermiştim.
[Jessica Simpson, sing the chorus diye bağırıyorum içimden]
- Eski defterleri açıp durmak sana ne kazandırıyor. Diyor adam. (Şekerliği istiyorum garsondan)
- Ben sadece kadının ayak bileklerinin kalın olduğunu söylemiştim... Diye devam eden uzun bir paragraf yazıyor kadın. (Kaşığımı kasten yere düşürüp kadının ayak bileklerine bir daha bakma ihtiyacı hissediyorum)
Hararetli bir tartışma başlamışken yanda, benim şu favori garsonum geliyor:
- Bu haftasonu gazeteleri toplayamadığım için üzgünüm, diyerek yan masayı işaret ediyorum gözlerimle.
Garsonların masadaki sohbeti uzaktan da olsa takip ettiklerini de görüyorum. Masa dinleme fetişi diyelim buna.
Zaten toplum önderleri olarak (hastalığa meyilli) insan ırkının seksten çok 'seksi seyretmekten' zevk almaya başlayarak hastalık kapmaya başladığını düşünüyoruz. Love, Sex and Eating the Bones filmini seyredin siz. Ben de şu yandaki masayı dinlemeye devam edeyim.
Pazartesi AJ'ye gidip 'şu dizi projesini tekrar masanın üstüne koysak mı' demeyi not ediyorum COFTHOUGHTS klasörüme.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder