17 Temmuz 2009 Cuma

reader/writer meselesi (1)

Şu reader/writer meselesine girmeden önce ajans içerisinde devriye atarak kimin ne halt yediğini üstünkörü incelemek istiyorum.

Doni adlı çocuğu görüyorum koridorda. Asker selamı veriyor bana. Müş-tem kızlar benim ajans içerisinde askeri bir düzen kurmaya çalıştığımı düşünebilir. Kenara çekip kulağına:
- Bana bir daha o şekilde selam verirsen AG'ye aşık olman için Harry Potter büyülerinden yaparım sana. Diyorum.

Akıllı çocuk. Ne kadar büyük bir tehdit olduğunu anlayarak 'orayt men' diyor bana. (Yuppiliği mazur görebilirim.)

Boyalı BB'ye rastlıyorum koridorda.
- Merhaba güzel insan. Diyorum.
- Son zamanlarda bir kibarlaştığını hissediyorum JC'ciğim. Diyor bana.
JC'ciğim derken dudaklarının genişlemesine odaklanınca gri rujunu fark ediyorum. 'Gri ruj?' diye soruyorum, içimden, kendi kendime, 'yeni boyanmış bir striptiz direğini, boyası kurumadan önce öpmüş gibi duruyor'. Elbet moda aleminde bir karşılığı vardır. Çok fazla burnumu sokmuyorum. Zaten Boyalı BB ve sokmak kelimelerini artık aynı cümle içersinde bile kullanmamam gerekiyor. Biliyorum.

Kızın biri üzerime kahve döküyor. Deli gibi sıcak olmasına rağmen 'cool'luğumu bozmadan duruyorum. Kız nasıl özürler diliyor...
- Çok özür dilerim, af edersiniz. İnanın ki bilerek olmadı....

Elindeki peçetecik ile üzerimdekileri kuruttuğunu zannederek beni temizliyor. Bir an, 'acaba beni kuruladığını düşünmemi sağlayarak üzerimi mi arıyor' gibisinden bir şüpheye kapılıyorum.

- Tamam yavrucum, rahat ol sen. Diyorum. Elindeki peçeteyi alıp ağzıma atıyorum. Çiğnerken...

Reader/writer mevzusunu anlatmayı ertelemeye karar veriyorum.

Güzel bir Cuma akşamı için ne yapmam gerekir: YesName'ye gidip biraz gevşemek.

Hiç yorum yok: