- Bana lütfen JC deyin ya da bana JC deyin lütfen.
BBQ davetini de araya sıkıştırmak üzere başlayan Cuma akşamı trafiğinden ancak şimdi çıkabiliyorum. Aileleri ile bir araya gelen reklamveren tarafı ile ajans tarafının -tercihen- evli ve barklı tarafından seçilmiş elemanlar arasında ne işim olduğunu çözmekle uğraştım tüm haftasonu. Sorular 'JC Bey siz ne zaman evleniyorsunuz?' kıvamında gidiyordu genellikle ve bu sefer nutkum tutulduğu için 'boşandığım eşim yeniden evlenmeme izin verdiği zaman' gibisinden kısır cevaplarla geçiştiriyordum. Tabii öncelikle 'bana lütfen JC deyin ya da bana JC deyin lütfen' diye hatırlattıktan sonra.
Joanne nerelerde gerçekten? Acaba aramadığım için mi aramıyor beni? Yanımda dikilmiş, minik köfteleri ağzına atıp, mekandaki insanlara benim yanımda bekleyen 'asistan pozu' vermekle uğraşan Mük'ü dürtüyorum.
- Joanne'le görüştün mü hiç?
- Sen benim kız arkadaşımla görüşüyor musun ki?
Soruya soruyla cevap vermek. Very typical!
Bir ara camdaki yansımamı görüyorum. Dikkatim dağılıyor.
- Mük, beni bu hallere soktuğun için seni affetmeyeceğim. Diyorum.
- (Gülümserken yüzüne düşen saçlarını kulak arkasına atıyor) Kendimi gerçek bir asistan gibi hissetmeyeli çok olmuştu. Diyor. Sonra gözleri ile aşağıyı işaret ediyor.
- Ayakkabı giydin ha? Harika! Diyorum.
Bir de Tuxedo Junction çalsın. Tam olsun.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder