2 Kasım 2009 Pazartesi

yapraklar

Eve geldiğimde kapıda Aloe Vera'yı buluyorum. Kapımın önüne birikmiş yaprakları süpürüyor.
- Bunları ben yapmasam, senin evde bir ölü var zannedecekler. Diye tepki gösteriyor bana. Hafiften gergin gibi.
Süpürgesini elinden alıp, 'nen var?' diyorum. Benzetme gibi olsun; süpürgeli bir cadı olmuş adeta. Ben de 70'lerden bir Türk film karakteri gibi konuşuyorum adeta.

Freelance işlerden canı sıkılmış meğersem. Kimse parasını ödemiyormuş, borcu olan adam gelip iş istemeye devam ediyormuş, falanmış filanmış.
İşbitiricilik damarım kabarıyor akşam akşam: Kuzum sen bir şirket kursana, diyorum ona. Faturayı kes yolla!

Yüzündeki gerginlik ifadesi hafiften kalkıyor. Ben de mutlu oluyorum.
- Haydi şimdi bana bir margarita yap, ben de senin kapının önündeki yaprakları süpüreyim, diyorum.
- Kapımın önünde yaprak yok ki, diyor.
- E zaten bunu bildiğim için öyle dedim, diyorum. Hafiften bir prodüktörlük bulaştı üstüme galiba son zamanlarda. Bu hınzırlık, doğuştan gelen özelliklerim arasında yoktu.

Hiç yorum yok: