18 Ocak 2010 Pazartesi

teori

Starbucks'tayım.

Gözlemevi bakışlarıma bürünmüş bir halde etrafı izliyorum.

Karşı masada dün aklıma gelen sümsük kızlar gibi bir tip var. Sümsük sümsük oturuyor. Tek başına.


Bu tip sahnelerle karşılaştığımda, hep 'daha düzgün şeyler düşünmem lazım' diyorum kendime.

Sanırım aklına hep kötü şeyler getiren insanların başının boktan kurtulmaması gibi bir durum bu. Bunu bir araştırsın insanlar.


Kızı izliyorum, gözlüyorum, bakıyorum. Baktığımı fark edince biraz dötü kalkıyor. Off diyorum. Neyse bari yanına gidip araştırma yapayım.


Cevabın ne olacağını bile bile yaklaşıyorum yanına:

- Şey afedersiniz. Ben bir roman yazarıyım. Acaba bana bir konuda yardımcı olabilir misiniz? Diye soruyorum.

- Ah tabii ki elbette. Diyor.

- Şimdi karakterim bir kadın. Size benzer bir davranışı var. G-eylerle arası çok iyi olan bir kadın. Sizin de arkadaşlarınız var mı? Diye soruyorum.

- A evet, benim g-e-y arkadaşlarım var tabii ki. Diyor. O kadar büyük bir istekle söylüyor ki bunu, biraz daha gaza getirsem 'benim bütün arkadaşlarım öyle, başka kimseyle konuşmuyorum' bile diyebilir gibi geliyor bana.


Roman yazarı kılığından uzaklaşmam lazım.

- Peki çok teşekkür ederim diyerek ayrılıyorum sahneden.


Biliyor musunuz, benim de bir zamanlar böyle bi arkadaşım olmuştu. İleride çocuğu olunca onun g-ey olmasından falan bahsediyorduk. Allah korusun! diye bağırdı. Öyle bir büyük korkuyla söyledi ki bunu. O günden beri bu sümsük kızların sadece sitişmekten korktukları için kendilerine asla dokunmayacak adamları kendisine arkadaş olarak seçtiklerini düşünüyorum nedense.

Hiç yorum yok: