3 Mart 2010 Çarşamba

ron cerımi

Patron çağırıyor.

Diafondan çay isteyen müşterisine giden esnaf çaycısı gibi bir hisle gidiyorum odasına.

Kapıda Madam De La Patronaj sitemkar bir ifadeyle karşılıyor beni.

- Çoktandır görüşemiyoruz JC. Diyor.

- Çok meşgulüm son günlerde. Diyorum.

Neden her kadının selamı 'neden aramıyorsun beni' sitemiyle başlıyormuş gibi hissediyorum ki ben?


- Jey Siiii. Diyor patron. İ'leri çok seviyoruz bu dilde.

- Patron. Bir an önce yaşlanmak ve kendimi malikaneme kapatmak istiyorum artık. Diyorum.

- Saçma! Diyor. 'Ben senin yerine olmak istiyorum, sen ise benim yerimde olmak istiyorsun. Tadını çıkar evlat' Diyor.


Tadını çıkartmak çok kolay değil mi!


- Şu herifin adı neydi, ıdalt film yıldızı. Hani şey beyi ona benzetiyordun. Diyor.

- Ron Jeremy. Diyorum.

- Geçen gün merak edip baktım da, gerçekten benziyormuş. Diyor gülerek.


Gözümün önüne beyaz saçlı, yaşlı bir adamın google'da 'ron jeremy' diye aratıp çıkan şeylere baktığını hayal ediyorum.

- Ron Jeremy üzerine mi konuşacağız patron? Ben şu sıralar bol bol konuşuyorum zaten. Diyorum ve anlamıyor. Güzel.

- Sana başka bir şey söyleyeceğim. Globalde büyük bir müşteri bize geçiyor. Buradaki adamlarla bir yemek yiyerek kutlayacağız bunu. Gelmeni istiyorum. Diyor.

- Ah patron! Bir sürü takım elbiselin var burada. Benim gibi bir rock müzisyenini n'apacaksın orada?


Çatışmayı kaybediyorum tabii. Yaralar ağır değil. AG sürtüğünün açacaklarını düşünerek bir karşılaştırma yapmak gerekirse.


Mük'ün yanına gidip yemek tarihini veriyorum:

- Sen de gelirsen güzel olur. Elimi tutarsın. Hem de şu AG senaryonu gözden geçirebiliriz yemek sırasında. Diyorum.


Müşteri otomobiller üzerine fısıldaştığımızı zannederken biz bir kadını nasıl alkol komasına sokarak ertesi gün 'sevişilmiş süsü' veririz diye plan yapacağız.


Hiç yorum yok: