2 Mart 2010 Salı

maybe

Boyalı BB odama teşrif ediyor. Adayları hakkında konuşmak için.

Global yönetim İstanbul'daki bu saçma durumdan sıkılmışmış. Bak sen!

- Beni şu Fransız topraklarına neden soktular geçen ay? Ben hala bunu bilmiyorum, beyfendiler oturdukları yerden İstanbul'da neden kreatif direktör olmadığını mı sorguluyorlar? Diye çıldırıyorum. Hedefim, Boyalı BB'den kurtulmak aslında. Sakin sakin oturursam gideceğini sanmıyorum.


Strateji tutuyor ve Boyalı BB odadan ayrılıyor. Üstüne bonus da kazanıyorum. Kapıyı siper ederek beni öpüyor tatlı tatlı:

- JC'ciğim istersen bir tatil yap. Diyor.

- Sen ne zaman çıkacaksın? Diye soruyorum.

- (Gülümsüyor) Beraber çıkmayı mı teklif edeceksin yoksa? Diyor.

- Maybe. Diyorum çapkın bir şekilde.


Hangi topraklarda olursanız olun, karşınızdaki insanlar azıcık İngilizce'ye hakimse bu kelimedeki erotizmi, davetkarlığı, oynaklığı ve parfüm kokusunu hissedebilir ve size bu kelime size güzel bir enerji olarak geri döner.


Bana da dönüyor. BB de odadan gidiyor.


Ne yapacağımı unutmuş bir halde bir saat boyunca öylece duruyorum.

Hiç yorum yok: