3 Şubat 2010 Çarşamba

black suits are watching you

Havaalanındayız. Üzerimde gayet de Hawaii'ye gidermiş gibi çiçekli bir gömlek, bol bir şort, sandalet ve güneş gözlüğü var. Kafamdaki balıkçı şapkasını da unutmayayım. Amazon'dan 12 dolara almıştım.

Mük ise halen benim neden bu şekilde giyindiğime dair sorular soruyor.

Ona sadece 'sus' diyorum. Tadını çıkar. Birlikte çıktığımız ilk yurtdışı seyahati değil mi bu?

Evet.

O zaman? Kendini JC'nin global dolaşımına bırak!

Mük'ün ciddi giyimine bakarak arada bir ürkmüyor da değilim. Yoksa gayet reklam dışı bir iş için mi çıkıyoruz diye şüphelenmeye başlıyorum.


Birkaç saat sonra Paris'teyiz.

Uçağa bineceğimiz andan itibaren nereye gideceğimizi bildiğim için ağzıma gelen tüm Türkçe küfürleri sıralıyorum.

- Hangi zırtapoz tutuşturmuştu bu kağıdı senin eline Mük? Diye soruyorum ama söylediği ismin kim olduğuna dair hiçbir fikrim yok.

Sanırım şu ajansta yeni boy göstermeye başlayan takım elbiseli tayfasından bir tanesi.


- Peki madem o! Benim uzun zamandır dışarı çıkmadığımı nereden biliyor?


Bu heriflerin yeni çalışmaya başladıkları bir yerde ilk olarak diğer çalışanların sigorta, prim ve izin kayıtlarını ve bununla da yetinmeyip şirketin önceden yaptığı tüm sözleşmeleri incelediğinden şüpheleniyordum zaten hep.


Hani büyük birader takip edecekti bizi sadece? Bu heriflerin büyük oldukları tek yer; dünya kumaş tüketimi tablosunda kapladıkları yer.

Hiç yorum yok: