Noel deyince aklıma Joanne gelir. Nedense.
Bu anlamsız işaretbilimciler yüzünden postu kaybetmeyelim diye ortadan kayboluyorum. İK'dan izin formu doldurmaksızın kaç.
Baş harflerinden dolayı sana tapan da olabilir, seni öldürmeye kalkacak olan da çıkabilir. Ne de olsa adım JC. Ciiizıss!
Yeni yıla gittim. Geleceğim.
23 Aralık 2009 Çarşamba
21 Aralık 2009 Pazartesi
JC'den gençlere öneriler
İnsanlar her gün işe gelip gidiyor. Dünya bir milim bile ilerlemiyor. Peki nasıl bu günlere gelebildik?
Dünya ilerlemesini çoktan durdurdu gençler. Kendinize güzel bir eğlence bulun. Ona sıkı sıkı sarılın.
Her gün işe gidip gelme devri çoktan kapandı.
Arada bir çalışın ama düzgün çalışın.
JC'den gençlere öneriler seansımız bitmiştir. Haydi dağılın.
Dünya ilerlemesini çoktan durdurdu gençler. Kendinize güzel bir eğlence bulun. Ona sıkı sıkı sarılın.
Her gün işe gidip gelme devri çoktan kapandı.
Arada bir çalışın ama düzgün çalışın.
JC'den gençlere öneriler seansımız bitmiştir. Haydi dağılın.
18 Aralık 2009 Cuma
pipiem
AJ ile PPM yaparmış gibi diziden bahsediyoruz. Sanki tüm ekip biz olacakmışız gibi. Sanırım tüm ekip sadece bizden oluşacak.
- Youtube dizisi mi yapsak yoksa AJ? Diye soruyorum.
Cevap bile vermiyor. Ya Youtube'u küçümsüyor ya da bir başka şey hakkında ona fikir verdim. Çözemedim.
- Youtube dizisi mi yapsak yoksa AJ? Diye soruyorum.
Cevap bile vermiyor. Ya Youtube'u küçümsüyor ya da bir başka şey hakkında ona fikir verdim. Çözemedim.
16 Aralık 2009 Çarşamba
büyük patronlar ihmale gelmezler
Büyük Patron'u son zamanlarda çok ihmal ettiğimi düşünerek odasına dalıyorum.
Elbette terzisi yine orada.
- Patron, diyorum. Ahoy!
- JC gel oğlum. Ben de tam…
- Ölçü aldırıyordun. Diye cümlesini tamamlıyorum.
Bu terzi kesinlikle bana gıcık! Bakışını görebilseydiniz keşke.
- Son zamanlarda dizi ile uğraşıyormuşsun diyorlar. Diyor.
- Doğrudur patron. Diyorum.
- Halbuki senin işin bu evlat. Sensiz bir reklam sektörü düşünemiyorum. Diyor.
- Porno yıldızı sendromuna tutuldum patron. Diyorum. Artık zevk vermiyor bana bu. İş olarak görüyorum.
- O halde seni biraz dinlendirelim ha? Ne dersin?
Bunları duyduğuma inanamıyorum. Meslek hayatının başında dinlendirme diye bir şey yoktur asla. Bu ne saçmalık? Halbuki şu anda neredeyse hiç yorulmuyorum. Porno yıldızı sendromu bu mu acaba?
Ben cevap vermeyince o konuşuyor:
- Ne sendromu demiştin evlat?
- Yok bir şey patron, ben gittim. Diyorum.
Kapıda Boyalı BB'ye rastlıyorum.
Bu bir işaret olsa gerek.
AJ'nin odasına gideyim de, bari dizi işini sağlama alalım. Reklamın tek iş olması bünyeye iyi gelmiyor.
Elbette terzisi yine orada.
- Patron, diyorum. Ahoy!
- JC gel oğlum. Ben de tam…
- Ölçü aldırıyordun. Diye cümlesini tamamlıyorum.
Bu terzi kesinlikle bana gıcık! Bakışını görebilseydiniz keşke.
- Son zamanlarda dizi ile uğraşıyormuşsun diyorlar. Diyor.
- Doğrudur patron. Diyorum.
- Halbuki senin işin bu evlat. Sensiz bir reklam sektörü düşünemiyorum. Diyor.
- Porno yıldızı sendromuna tutuldum patron. Diyorum. Artık zevk vermiyor bana bu. İş olarak görüyorum.
- O halde seni biraz dinlendirelim ha? Ne dersin?
Bunları duyduğuma inanamıyorum. Meslek hayatının başında dinlendirme diye bir şey yoktur asla. Bu ne saçmalık? Halbuki şu anda neredeyse hiç yorulmuyorum. Porno yıldızı sendromu bu mu acaba?
Ben cevap vermeyince o konuşuyor:
- Ne sendromu demiştin evlat?
- Yok bir şey patron, ben gittim. Diyorum.
Kapıda Boyalı BB'ye rastlıyorum.
Bu bir işaret olsa gerek.
AJ'nin odasına gideyim de, bari dizi işini sağlama alalım. Reklamın tek iş olması bünyeye iyi gelmiyor.
14 Aralık 2009 Pazartesi
gayet ciddiyim
AG'nin olduğu toplantıya dalıyorum. Yanlışlıkla elbette.
- JC'ciğim çıktıktan sonra sevişeceğim seninle. Diyor müşterilerin yanında.
Bu kadına baktığın zaman muhteşem bir reklam pazarının olması gerekir, öyle değil mi? Hayır.
Bazen en büyük mimarların olduğu yerde, en boktan yapılarla karşılaşabilirsin. Bu da onun gibi bir şey.
En büyük porno yıldızlarının olduğu yerde de en rezil reklam sektörü ile karşılaşabilirsin. Bakınız Yunanistan, bakınız Bulgaristan, bakınız Türkiye. Bazen bunların en büyük porno yıldızları olduğundan da emin olamıyorum.
- Lebziyen olduğunu sanıyordum halbuki. Diyerek odadan ayrılıyorum.
Sonra tekrar odaya dalarak odadaki erkeklerden birine dönüp:
- Lütfen dünyaya bir iyilik yapın ve bu kadını alıp götürün buradan. Maaşını ben vereğim. Lütfen. Sizin yanınızda çalışsın. Diyorum.
Gülüyorlar. Dalga geçtiğimi sanıyorlar. Halbuki ne kadar da ciddiydim.
- JC'ciğim çıktıktan sonra sevişeceğim seninle. Diyor müşterilerin yanında.
Bu kadına baktığın zaman muhteşem bir reklam pazarının olması gerekir, öyle değil mi? Hayır.
Bazen en büyük mimarların olduğu yerde, en boktan yapılarla karşılaşabilirsin. Bu da onun gibi bir şey.
En büyük porno yıldızlarının olduğu yerde de en rezil reklam sektörü ile karşılaşabilirsin. Bakınız Yunanistan, bakınız Bulgaristan, bakınız Türkiye. Bazen bunların en büyük porno yıldızları olduğundan da emin olamıyorum.
- Lebziyen olduğunu sanıyordum halbuki. Diyerek odadan ayrılıyorum.
Sonra tekrar odaya dalarak odadaki erkeklerden birine dönüp:
- Lütfen dünyaya bir iyilik yapın ve bu kadını alıp götürün buradan. Maaşını ben vereğim. Lütfen. Sizin yanınızda çalışsın. Diyorum.
Gülüyorlar. Dalga geçtiğimi sanıyorlar. Halbuki ne kadar da ciddiydim.
11 Aralık 2009 Cuma
ben yazdım
Yazı yazmak, ağır işçiliktir. Eğer benim gibi rahat yazıyorsanız veya en büyük derdiniz yazmak değilse zaten önemli değil. Gidin başka işler yapın. Yazdıklarınızın karşılığında da para beklemeyin çünkü o sizin birincil derdiniz değil.
9 Aralık 2009 Çarşamba
sakinlik avında karşına çıkan sinek
- Cat size. Diyorum barmene.
Elbette ki mekanımdayım. Huzur aramaya geldim. Aslında huzur kelimesi biraz ağır kaçtı. Sakinlik arıyorum.
Karşı masada iki tane reklamcı görünce, eyvah diyorum. Mekanı keşfetmeye başladı bu hergeleler.
Kendime yeni bir mekan arama zamanı geldi herhalde. Veya onlardan kurtulmanın bir yolunu bulmalı.
Barmene birkaç yüzlük banknot veriyorum:
- Şuradaki arkadaşların içkilerinin parasının iki katını vereceğim. Yeter ki onlara boktan içkiler ver. Burada bir daha görmek istemem onları. Diyorum.
Kötü deneyim siparişi veriyorum yani. Elbette en güzelini yaptım. Bu yaştan sonra kendime yeni mekan aramak demek, 60'ından sonra kendine evlenecek kadın bulmak gibi bir şey olacak. Yoksa çok kolay bir şey mi? Bilmiyorum ki. 60 yaşını bilmem. Belki de daha kolay kadın bulunuyordur. Belki de her şey sadece paradır gerçekten.
Aaah. Neler düşünüyorum ki ben böyle: Sakinlik aramaya gelmiştim. Aha işte müziğin içine saklanmış.
Elbette ki mekanımdayım. Huzur aramaya geldim. Aslında huzur kelimesi biraz ağır kaçtı. Sakinlik arıyorum.
Karşı masada iki tane reklamcı görünce, eyvah diyorum. Mekanı keşfetmeye başladı bu hergeleler.
Kendime yeni bir mekan arama zamanı geldi herhalde. Veya onlardan kurtulmanın bir yolunu bulmalı.
Barmene birkaç yüzlük banknot veriyorum:
- Şuradaki arkadaşların içkilerinin parasının iki katını vereceğim. Yeter ki onlara boktan içkiler ver. Burada bir daha görmek istemem onları. Diyorum.
Kötü deneyim siparişi veriyorum yani. Elbette en güzelini yaptım. Bu yaştan sonra kendime yeni mekan aramak demek, 60'ından sonra kendine evlenecek kadın bulmak gibi bir şey olacak. Yoksa çok kolay bir şey mi? Bilmiyorum ki. 60 yaşını bilmem. Belki de daha kolay kadın bulunuyordur. Belki de her şey sadece paradır gerçekten.
Aaah. Neler düşünüyorum ki ben böyle: Sakinlik aramaya gelmiştim. Aha işte müziğin içine saklanmış.
8 Aralık 2009 Salı
Kimin? Kimin?
Mük'le öğle yemeği yiyoruz. O kadın dergilerine bakıyor, ben de etraftaki kadınlara bakıyorum. Alışverişe çıkmış kadınları gözlemliyorum.
- Tek başına mı alışveriş yapmayı tercih edersin yoksa yanında bir kız arkadaşınla mı? Diye soruyorum Mük'e.
- Alışverişe göre değişir. Diyor kafasını dergiden kaldırmadan.
- Spesifikleştirirsek? Diyerek ona odaklanıyorum.
- Hmm, diyip kalıyor. Nasıl anlatsam bilemiyorum. İçgüdü. Diyor. Bazen yanında bir arkadaşını istersin, bazen de yalnız başına gezmek istersin. Diyor.
- Tamam, diyorum. Salatanı yemeğe devam et.
Neden kadınların duygularını sadece bir erkeğe ifade edebildiklerinin güzel bir açıklamasını yapıyorum kafamda, kendimce.
Peki o zaman kadın yöneticiler neden başarısız oluyor genelde?
Belki de erkekler başarılarını abarttığı için kadınlar başarısız görünüyordur.
Ne diyorum ki ben. Yöneticilerin hangisi başarılı ki?
Kimin yöneticiye ihtiyacı var!
- Tek başına mı alışveriş yapmayı tercih edersin yoksa yanında bir kız arkadaşınla mı? Diye soruyorum Mük'e.
- Alışverişe göre değişir. Diyor kafasını dergiden kaldırmadan.
- Spesifikleştirirsek? Diyerek ona odaklanıyorum.
- Hmm, diyip kalıyor. Nasıl anlatsam bilemiyorum. İçgüdü. Diyor. Bazen yanında bir arkadaşını istersin, bazen de yalnız başına gezmek istersin. Diyor.
- Tamam, diyorum. Salatanı yemeğe devam et.
Neden kadınların duygularını sadece bir erkeğe ifade edebildiklerinin güzel bir açıklamasını yapıyorum kafamda, kendimce.
Peki o zaman kadın yöneticiler neden başarısız oluyor genelde?
Belki de erkekler başarılarını abarttığı için kadınlar başarısız görünüyordur.
Ne diyorum ki ben. Yöneticilerin hangisi başarılı ki?
Kimin yöneticiye ihtiyacı var!
7 Aralık 2009 Pazartesi
dokuzuncu katta mutluluk
Dokuzuncu kattaki kız beni kahve içmeye çağırdı. Ofislerine. Gittiğimde kapıdaki sekreterden başlayarak, kızın yanına ulaşana kadar karşılaştığım her kadın tarafından süzüldüm. Fiskosları duydum. Dokuzuncu kattaki kızın yanına ulaştığımda ona ilk olarak 'bir daha burada buluşmayalım' dedim. Neden bunu söylediğimi anlamıştır herhalde. Belki de yanlış anlamıştır. Ne fark eder. Ben bir daha bu kata çıkmayacağımı söyledim bir kere.
Asansöre binerken etrafımdaki kızlara bakıp 'sizin kattaki kızlar daha güzelmiş' dedim.
- Öyledirler. Dedi.
Asansörle aşağı inerken geçirdiğimiz 52 saniye boyunca da, insanların hep diğer ofisteki kadınları daha çekici bulduğunu ama sonra o ofiste çalışmaya başladığında yine diğer ofisteki kadınları daha çekici bulduğunu hatırlattım kendime. Hayat da böyle bir şey. Başkalarının yaşadığı hayatlar daha lezzetli geliyor nedense fakat onun içine girdiğimizde.
En iyisi kendine hep dışarıdan bakmak.
Siz de deneyin.
Mutlu olacaksınız.
Asansöre binerken etrafımdaki kızlara bakıp 'sizin kattaki kızlar daha güzelmiş' dedim.
- Öyledirler. Dedi.
Asansörle aşağı inerken geçirdiğimiz 52 saniye boyunca da, insanların hep diğer ofisteki kadınları daha çekici bulduğunu ama sonra o ofiste çalışmaya başladığında yine diğer ofisteki kadınları daha çekici bulduğunu hatırlattım kendime. Hayat da böyle bir şey. Başkalarının yaşadığı hayatlar daha lezzetli geliyor nedense fakat onun içine girdiğimizde.
En iyisi kendine hep dışarıdan bakmak.
Siz de deneyin.
Mutlu olacaksınız.
5 Aralık 2009 Cumartesi
başka bahar
Zırt ve Gırt'ın nikahına gittik. Bekledik bekledik ama sahneye kimse çıkmadı. Sonra gelinin babası çıkıp 'düğünün başka bahara kaldığını' açıkladı. Biz de eve döndük. Üçüncü davetiyeyi bekliyoruz şimdi.
4 Aralık 2009 Cuma
had
2000'lerin başında, çılgın birkaç yazılımcı-reklamcı karışımı tip, oturup reklamları formülize etme çalışmalarına başladılar. Dertleri, şimdiye kadar başarıya ulaşmış reklamların kodunu çizerek bir formül çıkartmak ve bundan sonra gelecek brief'lerin hepsini bu denkleme yerleştirip ona göre yeni bir kod çıkartmaktı. Başarıya ulaştılar. Artık her kampanyayı bu formüle göre tasarlıyorlar. Şey, yani, o kodları anlayıp bunların gerçek hayattaki karşılığını bulabilecek kreatif ekibi bulurlarsa tasarlattıracaklar fakat böyle bir kreatif ekip yok. O yüzden şimdi de kreatif ekipleri robotlaştırmaya çalışıyorlar. Ona briefi vereceksin, o sana çıktıları verecek!
Onlara bakınca robotlarla uğraşan insanları görüyorum. İnsana benzer bir robot yapıyorlar fakat alet sıçmadığı için, asla insan psikolojisine bürünemiyor. Buradan da anlıyoruz ki, eğer sıçamıyor olsaydık, dünyada hiçbir şey gerçekleşmezdi.
Bazen insanlık gerçekten de haddini aşıyor.
Onlara bakınca robotlarla uğraşan insanları görüyorum. İnsana benzer bir robot yapıyorlar fakat alet sıçmadığı için, asla insan psikolojisine bürünemiyor. Buradan da anlıyoruz ki, eğer sıçamıyor olsaydık, dünyada hiçbir şey gerçekleşmezdi.
Bazen insanlık gerçekten de haddini aşıyor.
3 Aralık 2009 Perşembe
rezervuar köpekleri
Ses ile sos kelimesi arasında sadece bir ses farkı var. Dedim. Sifonu çekerken.
Yan taraftaki bölmeden ise AG sürtüğünün sesi geliyordu o sırada: 'Şu anda sevişiyorum, sizi sonra arasam olur mu?' diyerek telefonu kapattı. Bazı insanlar, diğer insanları sevişmekten soğutuyorlar. Dedim sonra. Lavabonun kapısını kapatırken.
Yan taraftaki bölmeden ise AG sürtüğünün sesi geliyordu o sırada: 'Şu anda sevişiyorum, sizi sonra arasam olur mu?' diyerek telefonu kapattı. Bazı insanlar, diğer insanları sevişmekten soğutuyorlar. Dedim sonra. Lavabonun kapısını kapatırken.
2 Aralık 2009 Çarşamba
3
Deniz Kızı Kerastes bana mail atıyor: 'Çoktandır görüşemedik JC'.
Ah elbette çoktandır görüşemedik. Bu cümleyi söyleyen o kadar çok insan var ve ben de bu cümleyi binlerce insana söylemek istiyorum.
Çoktandır görüşemedik.
Evet. O kadar meşguluz, o kadar az sayıda insanla haşır ve neşiriz ki, diğerlerine zaman ayırmak mümkün olmuyor. İşte bu durumlarda keşke moron bir art direktör olsaydım da, etrafımda görüştüğüm sadece üç insan olsaydı ve hiçkimseye böyle bir cümle kurmak zorunda kalmasaydım diyorum, lanet olsun ama mümkün değil. Bu üç insan: Anne, kardeş ve tek öküz arkadaş (muhtemelen hemcins). 'Bir art direktörün hayatı bundan ibaret değil' Dediğinizi duyar gibiyim. Ah, eminim siz bu cümlede geçen 'öküz arkadaş' veya art direktörün ta kendisi olmalısınız! Sizi buradan alalım.
Ah elbette çoktandır görüşemedik. Bu cümleyi söyleyen o kadar çok insan var ve ben de bu cümleyi binlerce insana söylemek istiyorum.
Çoktandır görüşemedik.
Evet. O kadar meşguluz, o kadar az sayıda insanla haşır ve neşiriz ki, diğerlerine zaman ayırmak mümkün olmuyor. İşte bu durumlarda keşke moron bir art direktör olsaydım da, etrafımda görüştüğüm sadece üç insan olsaydı ve hiçkimseye böyle bir cümle kurmak zorunda kalmasaydım diyorum, lanet olsun ama mümkün değil. Bu üç insan: Anne, kardeş ve tek öküz arkadaş (muhtemelen hemcins). 'Bir art direktörün hayatı bundan ibaret değil' Dediğinizi duyar gibiyim. Ah, eminim siz bu cümlede geçen 'öküz arkadaş' veya art direktörün ta kendisi olmalısınız! Sizi buradan alalım.
1 Aralık 2009 Salı
kaygan zemin
Ertesi gün bir nikah davetiyesi daha geliyor. Bu sefer ajans içi. Kaçış her zaman vardır. Mesela düğünde rezalet çıkartmak gibi. Gelinin kız kardeşine direkt olarak sarkıntılık edebilir ve güzel bir olay çıkartarak oradan kovulabilirsiniz. Ya da daha kolayı önünüze gelen her içkiyi devirdikten ve hiçbir şey yememeye özen gösterdikten sonra masaya kusarak geceye son verebilirsiniz. Elbette bunlar da kendi iç huzurunuz için. Hani kimse sizi akşamın geç saatlerine kadar orada kalmaya zorlamaz. Yalnız dikkat etmeniz gereken bir nokta daha var: Bunca iğrençliğinize rağmen yine de sizin sarhoş halinizden faydalanabilecek kadın ve erkekler olabilir ortalıkta. Daha önce demiştik: Düğün yerleri hiçbir zaman güvenli yerler değildir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
