8 Eylül 2009 Salı

boyalı bb kriz masası

- Hayatın bomboş. Diye bağırıyor odamda Boyalı BB.

Bu sahneye nasıl girdiğini, neden böyle bir repliği olduğunu, hayatımın bomboş olduğu fikrine nereden kapıldığını inanın ben de bilmiyorum.

Suçlamaların ardı arkası kesilmiyor. Sakin sakin dinledikten sonra:
- BB'ciğim, biz neden böyle bir diyalog yaşıyoruz seninle? Diye soruyorum.
Oturup minik hıçkırıklar atarak gözlerini yaşlandırıyor. (Ağlıyor demiyorum, gözlerini yaşlandırıyor. Bu kadar pozitif bir insanım işte.)

Sanırım beni çok seviyor ve hayatımın boş olduğunu düşündüğü için bunu kendisine dert olarak ediniyor.
- Hayatım, diyorum ve bir süre duraklıyorum (gözleri parlıyor hafiften, sanki bende bir umut varmış gibi) hayatımdan gayet memnunum ben. Diyerek devam ediyorum.

Böylece bir önceki cümleye hangi anlamda 'hayatım' diye başladığımı çözemeyecek bir hale sokuyorum onu. Çok kötü bir insan olabilirim ama bana inanın gayet pozitif bir herifim.

O günün akşamında Boyalı BB'yi yeni evinde ziyaret edeceğimin sözünü vererek Boyalı BB'yi şeker asistanına emanet ediyorum. Şeker asistanı bana o kadar kötü bakışlar atıyor ki... Boyalı BB'ye kötülük yaptığımı düşündüğü için mi bu kötü bakışlarla bana bakıyor yoksa Boyalı BB'ye ilgi duyuyormuşum gibi davrandığım için mi böyle bakıyor. Anlamıyorum.

Görüyor musunuz? Sadece ben mecazi ifadelerle davranan biri değilim. Başka insanlar da bana böyle mecazi davranıyor.

Hiç yorum yok: