- Hadi JC, toplantı neredeyse bitmek üzere. Geç artık şu toplantı salonuna.
Güzel asistanım içeriden bana sesleniyor. Ses tonu o kadar iyi ve bu özelliğinden de bir o kadar habersiz ki, seslendirme yapması için ona uyguladığım baskıları görmezden geliyor. Benden başka birisinin bunu ona söylemesi de fayda etmez. Aslında böylesi benim de işime geliyor zira akşamları seslendirme stüdyosuna gitmek için işten erken ayrılmak zorunda kalmıyor. Tüm hayatı sadece bana asistanlık yaparak geçiyor. Bencil bir patronum. Biliyorum.
Şu plastik cerrahi harikalarından biri. Onu işe aldığımda, dediğine göre CV'sinde estetik cerrahla tanışmadan önceki halinin fotoğrafı varmış. Bir kere bile bakmadım o CV'ye. İnanın birisini işe almak için bakılacak en son yerdir CV'ler. Bunu bilir, bunu söylerim.
Masasına da lise yıllarına ait fotoğraflarını koymasını yasakladım. Facebook'a da eski fotoğraflarını koymuyor neyseki. Gerçi hergele arkadaşlarından biri, eski yıllık fotoğraflarının birinde onu Tag'lemiş ama ben görmeden etiketi remove etmiş. Guten tag!
- Hadiiii.
Patronun yılbaşı terfilerini falan açıkladığı toplantıya ajansın iş bitiricisi olarak en son girmem gerektiğine dair bir inancım var. Nedense içimden bir ses yine tüm gerizekalıların terfi edeceğini, yükselmeyi gerçekten hak eden çocukların da ajanstan soğutulacağını söylüyor. İç sesime çok fazla kulak verdiğimi şu anda yazdığım şeylerden de anlayabilirsiniz. Tamamen iç sesi ile yaşayan biri olduğumu söyleyen birine de 'hey, hiç de yalancı birisi değilsin' diyebilirim.
- Canım hiç de gitmek istemiyor Mükemmelim.
Sanırım sizleri güzel asistanımla tanıştırmayı unuttum. İsminin ne olduğunu işe aldığım ilk gün unuttum ve ondan sonra onu 'mükemmel asistanım' diye çağırmaya başladığım için kendisine sadece Mükemmel diyorum. Ajans içerisinde de kimse birbiriyle iletişim kurmadığı için, herhangi bir diyalog esnasında asistanımın ismini de duyup öğrenemedim. O da bunu önemsemiyor zaten.
Ayrıca aramızda herhangi bir ilişki olduğunu da düşünmeyin sakın. İlişki kelimesinin boka bastığı günlerden beri benim için tek önemli şey etkileşim. 'Peki etkileşim içinde olduğunuz birisi yok mu JC Bey' diye sorarsanız bana eğer, öncelikle size şunu derim 'hey! Lütfen, birbirimize hanımlı beyli hitaplarda bulunmayalım. Bana kısaca JC diyebilirsiniz.'
Dikkatleri nasıl da kolaylıkla başka bir yöne çekebildiğimi görmüşsünüzdür herhalde. Bir önceki diyaloğu darmadağın edip sözü karşımdaki insanın 'dikkat çekici gözlerine' getirdiğimi yakalamışsınızdır herhalde. Ah elbette sizi gidi pis 'peep hole' izleyicileri için bir açıklama yapmam gerektiğini biliyorum: Ben işi ile etkileşim içinde olan birisiyim. Kimi zaman o beni etkiliyor, kimi zaman da ben onu etkiliyorum. Cevabınızı aldıysanız artık toplantıya geçebilir miyim?
Neyse, ben toplantıya geçerken sizler de yeni yılda neler yapmak istediğinizi soracak kişilere ne cevap vereceğinizi düşünün. Biliyorum. Bu aptal soruyu neden her yılın başında sorarlar? Bence insanın kendisine bu soruyu sorması için en iyi dönem Eylül aylarıdır.
Masamı terk edip asistanımın olduğu bölmeden geçerken o güzel sesiyle bana şunu soruyor:
Masamı terk edip asistanımın olduğu bölmeden geçerken o güzel sesiyle bana şunu soruyor:
- JC, bu yıl hayatında nelerin olmasını istiyorsun?
Ah. Lütfen. Gimme a break!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder