31 Aralık 2008 Çarşamba

Yeni yılda ne mi yapacağım?

Yeni yıl kararlarını almış ajans. Bu kararları alırlarken benim nerede olduğuma dair bir fikrim yok. Terfi edenlerin suratları mutlu. Aa şurada bir çocuk var, suratı asık değil ama rol yaptığını hissedebiliyorum. İyi çocuktu ve yetenekliydi. Kalıbımı basarım bir ay sonra burada olmayacak. 

Toplantıyı patron yönetiyormuş gibi görünüyor ama aslında boyalı BB'nin şoförlüğünde gidiyor toplantı. Salona neden bu kadar geç geldiğimi -neredeyse toplantının bitmesine üç dakika kala- girdiğimi merak eden bakışlarla beni inceliyor. Boyalı BB, bizim ajansta 'insan kaynakları müdiresi' olarak geçiyor. Hani şu her daim mutlu insan kaynakçılarından biri. Nasıl da bitiyorum bu lafa: 'İnsan Kaynağı'. Tamam, insanların birbirine kaynak olmaya ihtiyacı var zira dünyaya olan bağları ile karşılaştırıldığında birbirlerinden çok kopuklar. Ama bunu bir 'organizasyon şeması kutusu' adı ile halletmek bizlere ne kazandırıyor? 

- Ah JC de sonunda teşrif etti toplantımıza. Diyor BB. 
Adımı duyduğunda tüyleri ürperen insanlar ve beni gördüğüne memnun olan birkaç insan ve tüm bunların üzerine adımı duyduğunda, beni gördüğünde nötr kalan insanların arasında sahneye çıkan bir rock yıldızı gibi hissediyorum kendimi. Yaramaz çocuk. Pis çocuk. 

Her toplantıyı başından sonuna kadar izlemek acı verici bir deneyim. O yüzden çoğunlukla son dakikalarına girip, insanlardan bunu toplantı sırasında özetlemelerinin daha verimli olduğunu düşünüyorum. Böylece onlara 'tekrar ederek öğrenme' imkanı vermiş olduğum gibi 'gereksiz espriler, güç gösterileri' gibi salak saçma sidik yarışlarından da kurtulmuş oluyorum. Ayrıca zaten çok güçlü olmayan dikkatim not alan kalemlere ve o sırada 'dinlemekte' olan insanların yüzlerine kayıyor ve bu iç sesim ile boğuşmaya başlamam anlamına geliyor: İyi değil.

- Terfi eden arkadaşlara tebrikler, çalışmalarının karşılığını sadece götü boklu bir zam ile alıp terfi umutlarını önümüzdeki yıllara bırakan arkadaşlara iyi seyirler. 

- Zam falan yok bu yıl! Diyor sertçe CJ. Gerçi herhangi bir şeyi yumuşakça söylediğine de rastlamış değilim bu herifin. 'Doğum günün kutlu olsun' demeyi bile bir SS subayı kadar sert söylemeyi becerdiğine çok kereler şahit olmuştum.

Ekonomik kriz demek. Hmm fena. Şimdiye kadar olan yılbaşlarından bir farkı var demek ki bu yılın. Salağa yatmak en iyisi:

- Ee bu önümüzdeki yıl hayatınızda nelerin olmasını istersiniz? Diye soruyorum havayı yumuşatmak için ama yüzüne her daim  mutluluk maskesi takılı olan boyalı BB'den başka kimsenin suratı mutlu görünmüyor odada. 

Gözüm yine o yetenekli çocuğa kayıyor. Şimdi biraz daha gerçekçi bir ifade ile bakıyor odaya. Muhtemelen ikinci adım olan 'adam azaltmaca' oyununda kreatif grubun oyununa gelerek işsiz kalacağını düşünüyor. Kafası güzel güzel fikirlerle dolması gereken bu insanlar, bir şekilde böyle 'memur hayatı'na alıştırılıyor. Ben ona yanıyorum. Kreatif grubun büyük bir kısmı artık kadrolaşma hareketini göstere göstere yapıyor. 'Bunu bir tek ben mi görüyorum bu ajansta' sorusu ile gözlerimi BB'ye dikiyorum. Beyazlara bürünmüş, güzel İnsan Kaynakları Müdiremiz şu anda içeridekilerin motivasyonunu nasıl sağlayacağını düşünmekle meşgulken, serseri CJ'in suratına bakıp: 
- CJ git şu pis suratını yıka. Belki insanlığa biraz faydan olur! Diyorum.

Bunu neden dediğimi bilmiyorum ama çok rahatlıyorum. CJ ise bu laflarıma alışkın. Bazen böyle içinden geldiği gibi bir laf edersin ve çok mutlu olursun. Harika bir dünyada yaşıyoruz.
Neyse, ben bu negatif elektirik dolu odadan kaçmalıyım. Odamda beni bekleyen daha harika bir dünya var. Üstelik bu akşam harika bir yılbaşı gecesi planı yaptım. Her zamankinden daha harika: Arabayı bir otoparka çekip, içinde uyumak. Harikayım ben!

Yeni bir yıl

- Hadi JC, toplantı neredeyse bitmek üzere. Geç artık şu toplantı salonuna.

Güzel asistanım içeriden bana sesleniyor. Ses tonu o kadar iyi ve bu özelliğinden de bir o kadar habersiz ki, seslendirme yapması için ona uyguladığım baskıları görmezden geliyor. Benden başka birisinin bunu ona söylemesi de fayda etmez. Aslında böylesi benim de işime geliyor zira akşamları seslendirme stüdyosuna gitmek için işten erken ayrılmak zorunda kalmıyor. Tüm hayatı sadece bana asistanlık yaparak geçiyor. Bencil bir patronum. Biliyorum. 

Şu plastik cerrahi harikalarından biri. Onu işe aldığımda, dediğine göre CV'sinde estetik cerrahla tanışmadan önceki halinin fotoğrafı varmış. Bir kere bile bakmadım o CV'ye. İnanın birisini işe almak için bakılacak en son yerdir CV'ler. Bunu bilir, bunu söylerim.
Masasına da lise yıllarına ait fotoğraflarını koymasını yasakladım. Facebook'a da eski fotoğraflarını koymuyor neyseki. Gerçi hergele arkadaşlarından biri, eski yıllık fotoğraflarının birinde onu Tag'lemiş ama ben görmeden etiketi remove etmiş. Guten tag!

- Hadiiii.

Patronun yılbaşı terfilerini falan açıkladığı toplantıya ajansın iş bitiricisi olarak en son girmem gerektiğine dair bir inancım var. Nedense içimden bir ses yine tüm gerizekalıların terfi edeceğini, yükselmeyi gerçekten hak eden çocukların da ajanstan soğutulacağını söylüyor. İç sesime çok fazla kulak verdiğimi şu anda yazdığım şeylerden de anlayabilirsiniz. Tamamen iç sesi ile yaşayan biri olduğumu söyleyen birine de 'hey, hiç de yalancı birisi değilsin' diyebilirim.

- Canım hiç de gitmek istemiyor Mükemmelim. 

Sanırım sizleri güzel asistanımla tanıştırmayı unuttum. İsminin ne olduğunu işe aldığım ilk gün unuttum ve ondan sonra onu 'mükemmel asistanım' diye çağırmaya başladığım için kendisine sadece Mükemmel diyorum. Ajans içerisinde de kimse birbiriyle iletişim kurmadığı için, herhangi bir diyalog esnasında asistanımın ismini de duyup öğrenemedim. O da bunu önemsemiyor zaten.
Ayrıca aramızda herhangi bir ilişki olduğunu da düşünmeyin sakın. İlişki kelimesinin boka bastığı günlerden beri benim için tek önemli şey etkileşim. 'Peki etkileşim içinde olduğunuz birisi yok mu JC Bey' diye sorarsanız bana eğer, öncelikle size şunu derim 'hey! Lütfen, birbirimize hanımlı beyli hitaplarda bulunmayalım. Bana kısaca JC diyebilirsiniz.' 

Dikkatleri nasıl da kolaylıkla başka bir yöne çekebildiğimi görmüşsünüzdür herhalde. Bir önceki diyaloğu darmadağın edip sözü karşımdaki insanın 'dikkat çekici gözlerine' getirdiğimi yakalamışsınızdır herhalde. Ah elbette sizi gidi pis 'peep hole' izleyicileri için bir açıklama yapmam gerektiğini biliyorum: Ben işi ile etkileşim içinde olan birisiyim. Kimi zaman o beni etkiliyor, kimi zaman da ben onu etkiliyorum. Cevabınızı aldıysanız artık toplantıya geçebilir miyim?

Neyse, ben toplantıya geçerken sizler de yeni yılda neler yapmak istediğinizi soracak kişilere ne cevap vereceğinizi düşünün. Biliyorum. Bu aptal soruyu neden her yılın başında sorarlar? Bence insanın kendisine bu soruyu sorması için en iyi dönem Eylül aylarıdır.
Masamı terk edip asistanımın olduğu bölmeden geçerken o güzel sesiyle bana şunu soruyor:
- JC, bu yıl hayatında nelerin olmasını istiyorsun?

Ah. Lütfen. Gimme a break!